“Genç arkadaşlarımdan şunu rica ediyorum;

iyi bir mühendis, iyi bir hukukçu, iyi bir doktor değil,

iyi bir insan olmaya çalışın.

En önemlisi insanları sevin ve kötülüğe kötülükle cevap vermeyin.”

Bu sözler, eğitim şehidi Araştırma Görevlisi Ceren DAMAR ŞENEL’in Eşine ait.

Öncelikle meslektaşımıza Yüce Mevla’dan rahmet, eşi başta olmak üzere ailesine, arkadaşlarına, öğrencilerine ve tüm yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel, 2 Ocak 2019 Çarşamba günü, sadece öğrenciyi kopya çekerken yakalayıp tutanak tuttu diye, üstelik danışmanlığını yaptığı öğrenci tarafından hunharca katledildi.

Olay basit bir adam öldürme olayı kesinlikle değildir.

Olayın meydana geldiği mekân bir eğitim kurumudur.

Katliamı yapan maalesef o eğitim kurumunun öğrencisidir.

Katledilen maalesef bir eğitim neferidir.

Ceren Hoca sadece öldürülmemiş, katledilmiştir.

Katledilme kelimesi bile yetersizdir, hunharca katledilmiştir.

Hem darp etme, hem bıçaklama hem de silahla öldürme işlemlerinin hepsini yaparak bir insanın canına kıyan biri nasıl bir psikolojiye sahip olabilir?

Bunu yapmasının sebebi ise kopya çekerken tutanak tutulması, sadece bu.

Bu nasıl bir sebeptir?

Kopya çekenin, yakalanınca yüzünün kızarması gerekmez miydi?

Hocasına pişmanlığını ifade etmesi gerekmez miydi?

Ceren Hoca’nın katledilmesi, basit bir olay değildir.

Bu olay, aylarca gündemden düşmemesi gereken bir olaydır.

Bu olay, Milli Eğitimin rotasını belirleyecek olaydır.

İçinizden şunu geçiriyor olabilirsiniz: Her ülkede bu tür bir olay olabilir, kaldı ki Amerika’da okullarda toplu saldırılar görüyoruz.

Evet, bu tür münferit olaylar olabilir. Ancak bu olayı Ülkemiz için münferit bir olay olarak değerlendirmenin en hafifinden ahmaklık olacağı kanaatindeyim.

Eğitim camiasının 15 yılı aşkın süredir içerisindeyim.

Bu sürede hem mühendis yetiştiriyorum hem de genç mühendislere, mühendislik etiği kazandırmaya çalışıyorum.

Lütfen şuna çok dikkat edin:

Biz, Milli Eğitim’in yetiştirdiği meyveleri topluyoruz. Şimdiye kadar hiç soran olmadı: “Yetiştirdiğimiz meyveler nasıl?”.

Çünkü hepimiz meyvelerin yetersiz olduğunu farkındayız (çoğunluğu dikkate alarak yazıyorum).

Siz bunları münferit olaylar zannetmeyin. Okullarda ve üniversitelerde her gün bu tür olayların eşiğinden dönülüyor.

Bu ülkede bir öğretmenin darp edilmesinin, poşetlerin ücretli olması kadar önemi var mı? Bakın katledilmesinden bahsetmiyorum, darp edilmesinden söz ediyorum.

Sendikalar açıklama yapar, sosyal medya hesaplarında kınamalar filan.

Sonuç: “Es tas eski hamam, devam”.

Ülkemizde ilkokulda, ortaokulda ve liselerde kopya çekiliyor mu? Kontrol edilsin.

Öğrenci kopya çekerek ilerleyebiliyor mu? Kontrol edilsin.

Öğrenci kopyaya alışmış mı?

Öğrenci kopyayı artık yarı meşru olarak görüyor mu?

Öğrenci kopyayı müktesep hakkı olarak görüyor mu?

Üniversitede sınav görevlisi Hocası kopyasını yakaladığında O’nu tehdit ediyor mu? Araştırılsın!!!

Hırsızlık adet olmuş mu?

Bilgi hırsızlığına, hırsızlık değildir diye fetvalar veriliyor mu?

Yahu öğrenciyken kopya çekmeyen mi var? Diyenler var mı? Araştırılsın.

Bu kötü örneklerle mücadele planı hazırlansın!

Hukuk okuyan bir öğrenci, böylesine basit-altı bir sebepten Hocasını nasıl katledebilir? Araştırılsın.

Ne olur? En azından bu defa sadece kınamakla kalmayalım.

Bu konunun irdelenmesinin vebali hepimizin boynundadır.

Bu konuda o kadar doluyum ki, yanlış anlaşılmaya mahal verecek kelimeler kullanmamak için aşağıdaki sorularla vicdanlarımızı baş başa bırakarak, yazımı sonlandırmak istiyorum (Sorularımın art niyet/siyasetten uzak değerlendirilmesini istirham ederim, bu ülke hepimizin. Lütfen unutmayın; öldürülen kızınız veya öldüren oğlunuz olabilirdi!!!).

*Türkiye’de zorunlu eğitimin 12 yıl olması, eğitimin kalitesi ve huzurlu yaşam önündeki engellerden biri olabilir mi?

*Niteliksiz üniversite mezunlarımız mı, nitelikli ilkokul mezunlarımız mı olsun?

*50 yıllık üniversitelerin nitelikli bölümleri öğrenci bulamayıp kapanırken, her üniversite keyfe keder bölüm ve fakülte açmaya devam edecek mi?

*Türkiye’deki her çocuk süper zeki midir? Hepsi üniversite mezunu olmalı mı?

*Başarının ölçüsü yazılı sınavdan 100 almak veya deneme sınavını ful yapmak mıdır?

*Okulları liyakat ehli yöneticiler yönetiyor mu?

*Gayretli, mesleğine âşık ve başarılı öğretmenlerimiz ödüllendiriliyor mu?

*Öğretmeni şikayet etme hattı var, ama öğretmenin veliyi ve öğrenciyi şikayet edecek hattı niye yok!?

*Öğretmenlerimiz mutlu mu?

*Veliler, eğitim camiasının hiç konuşulamayan problemi midir?

*Hayat beş şıktan mı ibarettir?

*Üniversiteler ücretli olsa, başarı ve insan olma oranı artar mı?

*Beleş yaşama alışan çocuklarımız derslerden de beleşten geçmek istiyor olabilirler mi?

*Velilerimiz, öğrencilerine haklarını öğrettikleri kadar hadlerini bilmeyi de öğretiyorlar mı?

*Toplum olarak binlerce başarıyı takdir etmezken, bir olumsuzluktan dolayı bir kişiyi/camiayı/kurumu yargısız infaza tabi tutma eğilimimiz nedir?

*Ve belki de her şeyden önemlisi, eğitim konusunda gerçeklerle yüzleşebilecek kadar cesur muyuz?