Eğitim ve öğretim işleri bir bütündür ve dolayısıyla işlerin aksamadan yürümesi için, bütünün her hücresinin varolması ve görevini aksatmadan yerine getirmesi gerekir. Örneğin, çok hevesli öğrencilerin ve donanımlı öğretmenlerin olduğu bir yerde, okul binası yerine çadırda öğretim hayatı devam ediyorsa veya çok hevesli öğrencilerin ve donanımlı bir okul binasının olduğu bir yerde öğretmen yoksa başarıdan söz etmek mümkün olmayacaktır.

Bu kadar net örnekleri şu sebepten dolayı ifade ettim: Öğrenci, öğretmen ve fiziksel imkânlar arasındaki ilişki Milli Eğitim, üniversite hayatı ve meslek sahipleri arasında da mevcuttur.

Hatırlarsınız, 23 Ekim 2011 de Van da ülkemizi yasa boğan bir deprem yaşadık. Bu depremden hemen sonra, ülkemizin bazı yetkilileri üniversite hocalarını eleştirdi. Yıkılan evler için, sizin yetiştirdiğiniz mühendisler bu evleri yaptı, dediler.

Bu eleştiriler üzerine çok düşündüm. Gerçekten üniversitelerde bir öğretim eksiği mi mevcuttu acaba? 2011 yılından beri inşaat mühendisliği bölümü öğrencilerini dikkatle gözlemliyorum. Hatta son bir yıldır idari görevimden dolayı mühendislik fakültesinin tamamı için bu gözlemi yapma şansım oldu.

Sonuç şudur:

  1. Üniversite sınavından sonra öğrenci tercih yaparken karakterine uygun mesleği seçmemektedir/seçememektedir.
  2. Öğrencilerin önemli bir bölümü puan yüksekliğine göre tercih yapmakta, tercih ettiği mesleğin detaylarını bilmemektedir (Üniversitenin ilk yılında tekrar üniversite sınavına giren öğrenci sayısı bunun delilidir).
  3. Meslek sevgisi olmadığı için önemli başarılardan söz etmek mümkün değildir.
  4. Üniversiteye giren birçok öğrencinin ilk hedefi üniversiteyi minimum not ile bitirmektir ve mesleki yeterlilik çok önemli görülmemektedir. Sebep: Çünkü KPSS mesleki bir sınav değildir.
  5. Üçüncü ve özellikle dördüncü sınıf öğrencilerinin neredeyse tamamı KPSS kurslarına gitmektedir. Dolayısıyla tarih, coğrafya ve anayasa gibi konular bir mühendis adayı için teknik konulardan daha önemli olmaktadır.

Mesleki yeterliliğin bir değerinin olmadığı bir ortamda gelelim üniversite hayatına. KPSS sınavına odaklanmış, üniversiteyi sadece bitirmek için uğraşan genç bir nesil. Suç kimde gençlerde mi, üniversite hocalarında mı?

KPSS sınavı olsun istiyorum. Çünkü sözlü mülakatların olduğu yerde şaibeler bitmiyor. Ancak KPSS her meslek grubu için ayrı yapılsın. Yani teknik bir sınav olsun. Bu sayede gençler kurslara ayırdıkları vakti üniversitedeki bölümlerine, mesleklerini öğrenmek için ayıracaklardır.

KPSS’nin çok önemli bir mağduru var. Sizce kim? Mağdur belli değil mi? Biz, yani Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Tehlikede olan ise geleceğimizdir. İşinin ehli olmayan sanatkardan daha tehlikelisi ne olabilir?

Mesleğini bilmeyen, mesleğini sevmeyen insanların ülkemizin geleceğine ne kadar faydası olacaktır?

Üniversiteleri değerli kılmak, gençlerin hedefini bir kâğıt parçasına ulaşmanın çok ötesine taşımak mevcut Kamu Personeli Seçim tarzı ile mümkün görünmemektedir. Teknik meslekler can çekişiyor. Her ana bilim dalı için ayrı sınav istiyoruz.

Serzenişleri duyar gibiyim, Hocam sen yazdın ama nasıl değişir bu sistem?

Belki bir okuyan,

belki bir düşünen,

belki bir gören,

belki bir duyan olur…