Yapı kelimesi oldukça geniş bir anlam ifade eder. Çoğu zaman konuşma dilinde bina ile eşanlamlı olarak kullanılsa da aslında bina, yapılar içerisinde bir alt başlığı temsil eder. Eşanlamlı olarak kullanılmasının sebebi, yapıların çok önemli bir çoğunluğunu binaların oluşturması olabilir. Ek birimlere ihtiyaç duymadan kendi başına kullanılabilen, insanların oturma, çalışma, dinlenme, ulaşım, eğlenme ve ibadet ihtiyaçları için hizmet veren, hayvanların ve eşyaların korunmasını ve barınmasını sağlayan, karada ve suda, daimi veya geçici, yer altı ve yer üstü inşaatı ile bunların onarım ve tadilatlarını içine alan tesislere yapı denir.

Konutlar, hastaneler, okullar, yollar, barajlar, arıtma tesisleri, elektrik üretim tesisleri, elektrik iletim tesisleri, su depoları, kanallar, hidroelektrik santraller, istinat duvarları, menfezler, hayvan çiftlikleri, köprüler, viyadükler, havaalanları, … vs. bunların hepsi yapıdır. Bu yapıların her birinin projesinin kontrolü, inşası ve işletmesi ayrı kurumların sorumluluğundadır. Dolayısıyla bu yapılarla ilgili bilgiler farklı kurumlarda bulunmaktadır ve arşivlenmektedir.

Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü kırk yılı aşkın bir süredir, Malatya’dan Hakkari’ye kadar uzanan geniş bir bölgede, kurum ve kuruluşların teknik bilirkişi taleplerini karşılamaktadır. Bu hizmet dolayısıyla ortaya çıkan tecrübenin önemli bir noktasını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kamu kurumları, hizmet binalarının deprem dayanımlarının tespit edilmesi için İnşaat Mühendisliği Bölümümüze müracaat etmektedirler. Müracaat eden kamu kurumlarından ilk istenilen belge, binalarına ait onaylı mimari ve betonarme projelerdir. Kurumların birçoğu onaylı projelerini ibraz edememektedirler. Halbuki bu binalar yetmiş, seksen yıllık binalar değildir, kaldı ki öyle olsa dahi onaylı projelerinin sürekli muhafaza edilmesi gerekir. Onaylı projelerin olmaması iş gücü ve zaman kaybına neden olmaktadır. Hatta güçlendirme projeleri hazırlanırken önemli eksikliklerin oluşmasına da neden olabilir.

Bu onaylı projeler neden kurumlarda yok? Çünkü maalesef bizde arşiv kıymetli değil. Arşivin tarih demek olduğunu, arşivin bir milletin hafızası demek olduğunu pekte farkında değiliz. Dikkat ederseniz arşivlerimiz genelde bodrum katlardadır. Nem ve toz kağıtları belirli bir süre sonra kullanılamaz hale getirmektedir. Dolayısıyla zaten kullanılamaz haldeki bu evraklar en iyi ihtimal, kamyonlarla geri dönüşüme gitmektedirler. Tabi her kurum için aynı şeyi söylemek doğru olmaz ancak kahir çoğunluğu görmezden gelmek, ülkemizin vizyonuna yakışmaz diye düşünüyorum.

Bir diğer problem ise dün var olan kurumların bugün olmamasıdır. Örneğin, TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı gibi (bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) kurumlar bugün isim ve içerik değiştirmişlerdir. Bazı kurumlar diğer kurumlarla birleşmiş, bazı kurumlar ise bölünerek birden fazla kurum haline gelmiştir. Dolayısıyla bir arşiv ve görevlisini bulmak çokta mümkün değildir. Elbette dünyanın ve ülkemizin gelişimi doğrultusunda siyasi iradeler kurumlarda değişiklik yapacaklardır ancak bu değişikliklerde önem verilmesi gereken en önemli hususlardan birinin arşivler olduğu kanaatindeyim.

Bir başka örnek daha verebilirim: Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki 6306 Sayılı Kanun kapsamında, vatandaşlarımız lisanslı kuruluşlara, riskli yapı tespiti yaptırmak amacıyla başvurmaktadırlar. Bu başvurular üniversitemize de yapılmaktadır. Müracaatta bulunan vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu evinin onaylı projelerini ibraz edememektedir. Vatandaşlar tarafından, konutlarla ilgili kurumun arşivinde de projelerin olmadığı ifade edilmektedir.

Bugün, il özel idare genel sekreterlikleri köylerin hizmet işleri ile uğraşmaktadır. Yol, kanalizasyon hattı, içme suyu deposu vb. yapıyı köylere kazandırmaktadır. İlerleyen zamanda bu kurum başka bir kurum ile birleştiğinde veya başka bir kuruma dönüştüğünde, taşınma veya bina yenilenmelerinde arşivler adeta yok olacaktır.

Gelişmişliğin ölçüsü kıyasla, karşılaştırma ile olur. Bugünü ne ile kıyaslayacaksınız, elbette geçmiş ile. Ancak bu kıyaslamayı yapabilmeniz için bir arşivinizin olması ve onun dijital ortamda kullanılıyor olması gerekir.

Yazıma başlarken yapılardan başladım. Çünkü arşiv konusunda belki de en eksik olduğumuz alanlardan birisi yapı arşividir. Bir köprü ne zaman yapıldı, hangi zamanlarda bakım yapıldı, bakım sırasında neler yapıldı, ömrü boyunca hangi hasarlara maruz kaldı? Bir bina ne zaman yapıldı? Hangi depremde ne kadar hasar gördü? Bu hasarlardan sonra binada hangi onarım veya güçlendirmeler yapıldı? Bu soruların cevapları belgeleri ile arşivlenmeli ve bir gün bina yıkılsa bile saklanmalıdır.

Şunu düşünebilirsiniz: bu arşiv işlemi zaten yapılmıyor mudur? Cevap olarak yüzlerce yaşadığımız olaydan bir örnek vermek istiyorum. Geçmiş depremlerden sonra bir okul binası için bölümümüze müracaat edildi. Okul binasının onaylı projeleri mevcut değil. Okulun ilk inşa tarihi 1990. Okul binası, 2000 yılından önce bir depremde az hasar görmüş ve güçlendirilmiş. Güçlendirme projelerini istedik, o projelerde yok. Bu örnekleri, yazımı kitap haline getirinceye kadar çoğaltabilirim.

Ülkemizde belge anlamında iki temel problem göze çarpmaktadır. Bunlar; arşivleme ve istatistik esaslı bilgi derlemedir. Planlama ve proje üretmenin temeli olan bu iki husus için şimdiye kadar ülke genelinde bir çalışma yapılmamıştır.

Köklü şirket olmak, köklü kurum olmak veya köklü ülke olmak için kurumsal hafıza sadece gerekli değil şarttır. Bu eksikliğin giderilmesi için önerim TABİS yani Türkiye Arşiv Bilgi Sistemidir. Başbakanlığa bağlı bir Arşiv Genel Müdürlüğü ve buraya bağlı il müdürlükleri kurulmalıdır. Herhangi bir kurum kapatıldığında, başka bir kurumla birleştirildiğinde, özelleştirildiğinde veya başka herhangi bir sebeple görevine son verildiğinde, tüm arşivi, arşiv il müdürlüklerine devredilmelidir. Burada arşivin tamamı dijital ortama aktarılmalıdır. Daha sonra arşiv sınıflandırılmalı, saklanması gerekenler uygun koşullarda arşivlenmeli diğerleri ise geri dönüşüme gönderilmelidir.

Arşiv Genel Müdürlüğü diğer kurumlarla da ortak çalışmalar yaparak, arşivlerimiz online sisteme taşınmalıdır. Bu sayede hem tarihimiz ve ulusal hafızamız korunacak hem de plan ve projelerde istenilen istatistiki bilgilerin kolay ve hassas şekilde oluşturulması sağlanacaktır.

Arşiv Bilgi Sistemi (TABİS), birçok alt gruptan oluşmalıdır. Mesela, bunların içerisinde önemli bir başlık yapı bilgileridir. Türkiye’nin hiçbir ilinde kesin konut sayısı, bina tipi, yapım yılı bilinmemektedir. Bu nedenle, kentsel dönüşüm çalışmalarındaki verilerde kuvvetli olsa da tahminidir. TABİS, sayesinde şehirden, köye, sağlıktan, inşaata, fotoğraftan, sayısal değere her bilgiye en kısa zamanda ulaşılacak ve gerçek verilerle en doğru planlamalar yapılacaktır.

Günümüzde medya aracılığı ile şahit olduğumuz savaşlar var ve öncelikle arşivler yok ediliyor. Arşivi olmayan bir millet, hafızası olmayan bir insan gibidir. Hafızası olmayan veya sadece yakın geçmişi hatırlayan bir insan ne kadar sağlıklı ise, arşivi olmayan veya arşive önem vermeyen bir milletin geleceği de o kadar sağlıklı olacaktır.

Önemsenmeyen, detay gibi, ayrıntı gibi hatta gereksiz gibi görünen durumlar, sonun başlangıcı olabilir. Önemsememe hastalığından kurtulalım. Önemseyelim. Arşivlerimize, geçmişimize, tarihimize, hafızamıza sahip çıkalım…