Ülkemiz topraklarında deprem kendini asla unutturmamış, yakın tarihimizde de görüldüğü gibi çok büyük can ve mal kayıplarına sebep olmuştur. Depremlerden sonra yapıların ve özellikle binaların büyük hasarlara uğraması, bazı soru işaretlerini gündeme getirmiştir. Özellikle yapıların binaların projelendirilmesinde kullanılan deprem yönetmeliği kurallarının, ne derece güncel olduğu tartışma konusu olmuştur. Bu nedenle, her yıkıcı depremden sonra yönetmelikler revize edilmiş, statik ve betonarme kuralları daha emniyetli hale getirilmiştir.

Cumhuriyet kurulduğundan bugüne 9 adet deprem yönetmeliği yayınlanmıştır. Bu yönetmeliklerin incelenmesinin birçok konuya ışık tutacağı kanaatindeyiz.

 

  • 1940 – Zelzele Mıntıkalarında Yapılacak İnşaata Ait İtalyan Yapı Talimatnamesi
  • 1944 – Zelzele Mıntıkaları Muvakkat Yapı Talimatnamesi
  • 1949 – Türkiye Yersarsıntısı Bölgeleri Yapı Yönetmeliği
  • 1953 – Yersarsıntısı Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik
  • 1962 – Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
  • 1968 – Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
  • 1975 – Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
  • 1998 – Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
  • 2007 – Deprem Yönetmeliği

 

1940 ve 1944 yönetmelikleri adeta çeviri niteliğindedir. Bina yapımı ile ilgili genel kurallar yer almaktadır. Hesap detaylarından uzaktır. Bunun bir nedeni de inşa edilen binalarla ilgilidir. 1970’li yıllara kadar binaların önemli bir bölümü yığma taşıyıcı sisteme sahiptir. Bu nedenle hesaplardan ziyade tasarım kuralları kullanılmıştır.

1949 yönetmeliği ile beraber deprem hesabının binalarda yapılması istenmiş ve bu hesap tarif edilmiştir. Deprem hesap esasları her yönetmelikte gelişme göstermiştir. Hesap konusunda gelişmelerin takip edildiğini söylemek yerinde olur. Özellikle 1968 ve sonrasında yayımlanan yönetmelikler, binanın depreme dayanıklı projelendirilmesi için tam anlamıyla yeterlidir. Ancak eski binaların projeleri incelendiğinde, hesap detaylarında deprem hesaplarının yer almadığı veya yer alsa bile hesabın o binaya ait olmadığı anlaşılmaktadır. Bu konuyu görmek isteyen herkese belediye arşivleri açıktır.

Yönetmelik kuralları yeterli olsa da, gerek projeciler gerekse denetim kurumları tarafından deprem yeteri kadar önemsenmemiştir. Yönetmelikte var olan kuralların uygulanmayışının tek delili elbette projede deprem hesabı yapılmaması değildir.

Betonarme perde elemanlar, depremde adeta binanın koruyucusu olmaktadırlar. Bu elemanların varlığından ve kurallarından 1968 yönetmeliğinde bile söz edilmesine rağmen uygulamadaki kullanımlarının 2000’li yıllarla başladığını görüyoruz. Aynı şekilde kolon ve kirişlerle ilgili kurallar, mevcut yönetmeliğin seviyesindedir. Tablolarla ve şekillerle kurallar ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Ülkemizdeki gibi depremlerde binlerce can kaybı oluyor ve binalar beklenmedik şekilde ağır hasar görüyorsa iki ihtimal söz konusudur. Ya yönetmelikler ya da uygulamalar yeterli değildir. Görüldüğü kadarıyla yönetmeliklere uygun projelendirilip, inşa edilen yapılarda, geçmişteki depremlerde meydana gelen hasarların olmaması gerekirdi. Öyle ise uygulama ve denetimlerin gözden geçirilmesi gerekir.

Görüyorsunuz ki, kurallar ve kanunlar ne kadar iyi ve yeterli olursa olsun, onların bu avantajlarından faydalanmak için uygulamak gerekir. Uygulanmaları da ancak denetimlerle mümkündür. Yapı denetimlerinin, bir ülkenin geleceğinin (özellikle de bizim gibi deprem kuşağında ise) önemli bir bölümünde rol oynayacağını söylemek abartı olmayacaktır.

Sorunları doğru belirlemek, çözümün en önemli parçasıdır. Önümüzdeki günlerde yapı denetimi ile ilgili gelişmeleri hep beraber takip edeceğiz. Yapı denetiminin 19 pilot ilden ülke geneline yaygınlaşması gecikmiş ancak çok önemli bir adımdır. Umarız ki, yapı denetim kanunun da yapılacak değişmeler, bu kadar gecikmeden gerçekleşir.