Türkiye de deprem konusu gündeme geldiğinde, hiç şüphesiz konuşulması gereken en önemli konu yapılardır. Deprem etkisi altında yapılar incelendiğinde iki önemli problem ortaya çıkmaktadır: Mevcut yapıların deprem dayanımı ve yeni inşa edilecek yapılar. Yeni inşa edilen yapıların deprem güvenliği sağlanamazsa, her geçen gün deprem dayanımı yetersiz yapı stoku artacaktır. Sonuç ortada, depremle mücadelenin ilk basamağı; inşa edilecek yapıların, ilgili standartlara ve kurallara uygun olarak inşa edilmesinin sağlanmasıdır. Bu da ancak yapı denetim sistemi ile mümkündür. Ülkemizde yapı denetimi, maalesef henüz doğum seviyesindedir.

29.06.2001 tarihinde kabul edilen ve yaklaşık 10 senedir, sadece 19 pilot ilde (en son 27 ilde uygulanmaya çalışılmıştır) uygulanan 4708 sayılı yapı denetim kanunu, hâlâ ülke geneline yaygınlaştırılamamıştır. Yapı denetim sisteminin 10 yılda olgunlaştırılamamasını anlamak mümkün değildir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığından basına yapılan açıklamalarda, 2011 yılının başında tüm illerde yapı denetim sisteminin uygulanacağı vurgulanmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla, kanunda bazı değişikliklerde söz konusu olacaktır. Türkiye teknik eleman bakımından zengin bir ülkedir. Kanundaki değişiklikler yapılırken, gelişmelerin 10 yıldan az sürmesi için, teknik elemanlarla bilgi alışverişi yapılması, ülkemizin geleceği açısından oldukça önemlidir. İlgili kamu kurumlarından, sivil kuruluşlardan, üniversitelerden, belediyelerden ve sivil toplum kuruluşlarından çok önemli katkılar olacağına eminim.

 

Fırat İnşaat Mühendisleri Derneği’nin (FİMDER) bu konuda önemli tavsiyeleri bulunmaktadır:

 

  1. Yapı denetimi yapacak firmaların sadece yüksek teminat miktarlarıyla belirlenmesi yeterli olmayacaktır (Personel şartlarını hariç tutuyorum). Bu firmaların, gerçekten sorumluluk taşıması için uzun ömürlü olmaları şarttır. Bu nedenle, kurumsal firmaların yapı denetimi yapmasını sağlamak gerekmektedir. Yapı denetimi yapacak firmaların yeterlilik koşullarının hassas yapılandırılması için çaba gösterilmelidir. Bir depremde beklenilmeyen şekilde ağır hasar gören bir yapının, denetim firması senelerce önce kapatılmışsa, yapı denetiminin beklenilen etkisi olmayacaktır.
  2. Sadece proje ve inşaat denetimi yeterli değildir. En önemli malzemelerden olan betonun, döküldükten sonra bakımının da yapı denetimi kapsamında olması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki beton, ne kadar iyi tasarlanıp, hazırlansa da, bakım kuralları uygulanmıyor veya eksik yerine getiriliyorsa, hesap edilen dayanıma ulaşmayacaktır. Bu durum inşaat sektörünün önemli problemlerinden biridir ve yapı denetim kanununda yer almalıdır.
  3. Yapı denetim firmaları, kanuna göre Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca denetlenmektedir. Yapı denetiminin Türkiye çapına yaygınlaştırıldığı düşünüldüğünde bu denetimin zorluğu (belki imkânsızlığı) ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yerelde, komisyonlar kurulmalı ve yapı denetim firmaları haberli ve habersiz denetlenmelidir. Yüzlerce firmayı ülkemizin geleceğini ilgilendiren böyle bir konuda vicdanlarıyla baş başa bırakmak sanırım vicdansızlık olacaktır. Denetim, güven ile değil kalite ile ilişkilendirilmelidir. İşini görev tanımları çerçevesinde yapan hiçbir şahıs veya kuruluş denetimden rahatsız olmayacaktır. Denetim, birçok sektörde başarının anahtarı olma statüsündedir.
  4. “CE” ve “G” belgesi gibi belgelere sahip olsalar bile malzeme üreten kuruluşlar denetlenmelidirler. Bu denetleme yetkisi, illerde valilik bünyesinde, ilgili kamu kurumlarından, sivil kuruluşlardan, üniversiteden, belediyeden ve sivil toplum kuruluşlarından üyelerin oluşturduğu komisyonlara verilmelidir. Komisyon, haberli ve habersiz, çimento fabrikalarını ve hazır beton santrallerini denetlemelidir.

 

Öneride bulunduğumuz bütün maddeleri ayrıntıları ile sunmamız mümkündür. Bu konu ile ilgili birçok kişinin, kurum ve kuruluşun çok değerli katkılar yapacağına eminim. Diyalog sadece kriz haline gelmiş siyasi konularda değil, ülkemizi ilgilendiren her konuda başvurulması gereken bir araçtır.

 

*Başarı, denetçiyi bile denetleyen anlayışa sahip olanlarındır…

**Gerçeğe ulaşmak ve doğru kararlar almak için, 1000 bilsen de 1 bilene sor demişler…