Anormal hava şartlarında, betonda bakım şartları yerine getirilmediğinde, beton dayanımının olumsuz etkileneceğini birçok yazımda dile getirdim. Bu arada devam eden incelemelerimiz, şantiyelerde beton bakım işlemlerindeki hassasiyetin az da olsa arttığını ortaya çıkardı. Betonun sulanması, istenilen dayanıma ulaşılmasında, bakım koşulları çerçevesinde en büyük etkendir. Bunu dikkate alan inşaat sahipleri, artık betonlarına daha ciddi bir bakım uygulamaya başlamışlardı. Belli ki bu konudaki çalışmalarımız sonuçsuz kalmamıştı. Ancak yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.

Köşe yazılarımdan sonra e-posta, telefonla ve yüz yüze, beton bakımı hakkında değerli fikirlerini ifade edenlere teşekkürlerimi sunuyorum. Çıkan ortak bir sonucu paylaşmanın yararlı olacağı kanaatindeyim. Tek cümle ile söylenilen şuydu: “Beton bakımının bu kadar önemli olduğunu bilmiyorduk”. Sektöre bu konuda eğitim veya bilgilendirme seminerlerinin verilmesi şart gibi görünüyor. İlgili kurum ve kuruluşların bu konuda ortak bir çalışma içerisinde olmaları ve eğitim faaliyetlerini yürütmeleri, önemli bir başlangıç olacaktır.

Bilmek yeterli midir? Kesinlikle hayır. Her doğruyu bilen uygular diyemeyiz. İlk önce eğitim ve bilgilendirme faaliyetleri yürütülmeli, daha sonra işler, doğru bilgiler ışığında yürütülüyor mu diye denetlenmelidir. Bu konuda da görev, ilgili kanunları düzenleyenlere düşmektedir. Geçen hafta yapı denetimi konusunu ifade etmiştim. Yapı denetimi kanunu, ülkemiz şartları göz önüne alınarak düzenlenmeli ve tüm illerde uygulanmalıdır.

Öneri sunmadan eleştirmenin yararlı olmayacağı kanaatindeyim. Bu nedenle şimdiye kadar eksik veya yetersiz dediğimiz her konuya bir öneri sunduk. İnşaat öyle bir sektör ki, hemen her ülkenin ekonomisinin yaklaşık %40’ını oluşturduğu bilinmektedir. Bu oran, bir ülkenin geleceğini hatta varlığını ifade etmektedir. Böylesine büyük bir sektörün elbette eksikleri ve yanlışları olacaktır. Önemli olan bunların en kısa zamanda düzeltilmesi için gerekli adımları atmaktır.

İnşaat sektörünü binalar ile sınırlamak mümkün değildir. Ancak binaları önemli kılan insandır. Depremlerde insanlar, buralarda hayatlarını kaybetmektedirler. Bu kayıpların en aza inmesi için haliyle binalar ile ilgili çalışmalar yoğunluk kazanmaktadır. Bir depremden sonra elbette temiz ve kirli su hatları, ulaşım önemlidir. Ancak bunlar insan hayatta ise önem kazanır. İlgili herkesin yapıların deprem dayanımı konusunda sorumluluğu vardır ve bu sorumluluğu taşıyanlarda deprem tehlikesiyle karşı karşıyadır. Depremin bir şahsı nerede yakalayacağı belli değildir, belki evde, belki tatilde veya bir iş gezisinde. Sizin evinizin sağlam olması depremden korunmanıza yetmez. Deprem, makam mevki ayırımı da yapmamaktadır. Türkiye’nin deprem dayanımı yetersiz yapı stoku, ülke gündeminin önemli bir bölümünü sürekli meşgul etmelidir.

Şahıslar ve kurumlar, artılarını ve eksilerini gözden geçirmelidir. Doğrulara devam edilmeli ve başkalarına tavsiye edilmeli, eksiklikler giderilmeye çalışılmalı, yanlışlardan ise vazgeçilmelidir. Bunlar yapılabilirse konu ne olursa olsun, mutlaka başarıya ulaşılacaktır.

Depreme dayanıklı yapı inşası sadece teknik kurum ve kuruluşların sorumluluğu altında değildir. Bu konuda her vatandaşında üzerine düşen sorumluluklar vardır. Bu sorumluluk bilinci herkese kazandırılmalıdır. Bilinçli bir toplum oluşturmadan ülkemizin deprem kaderini değiştirmekte mümkün olmayacaktır. Depremle ilgili düzenlenecek seminer ve sempozyumlara vatandaşın katılımı sağlanmalı ve bilgilendirici oturumlar düzenlenmelidir. Toplumun her ferdi deprem konusunda hassasiyet göstermelidir.

Artılarımızın artması dileğiyle…