Van Depreminden beri (Ekim 2011) şükür ki yıkıcı bir deprem haberi almadık. Beklentiler, hayatın depremsiz devam etmesi yönünde ancak gerçekte bu beklentinin olmayacağını bilmeyen yok. 1999 depremi nasıl ki inşaat, yapı ve proje kalitesi anlamında bir dönüş noktası olduysa, Van Depremi de kentsel dönüşüm konusunda bir dönüm noktası olmuştur.

 

6306 sayılı yasa ve uygulama yönetmeliği ülkemizde bu konuda atılmış en önemli adımlardan biridir. Ancak bu konuda artılarımızı ve eksilerimizi masaya yatırmamız gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle en önemli problem ilgili kurumların bu konuda vatandaşı bilgilendirmemesidir. Özellikle ilgili yasanın avantajlarını anlatacak kamu spotlarının şimdiye kadar ekranlarda görülmesi gerekirdi.

 

Şunu sorabilirsiniz, zaten vatandaşta bizleri gördüğü her yerde bu soruları sormaktadır: “Bu kanunun ne tür avantajları var? Bende evimi bu kanun kapsamında yenileye bilir miyim?”

 

Vatandaş deprem dayanımı yetersiz binasını yenilemek isterse, kira yardımı, imar düzenlemesi kolaylığı, kredi yardımı ve yapım sırasındaki harç ve vergilerden muafiyet elde edebilir. Bu destekler sayesinde kira öder gibi evini yenileyebilir hatta imar düzenlemesinin olduğu yerde özel sektörle anlaşarak, hiç masraf etmeden evini yeniletebilir.

 

Bu konunun en yetkili ismi Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR basına önemli açıklamalarda bulundu. “Hiç bir vatandaşın evini zorlaya yıkmayacaklarını anlatan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Binalar ancak çok riskliyse, her an yıkılabilecek kadar dayanıksızsa vatandaş çıkacak. Biz bu işin organize kısmında varız” diye konuştu. Evini yenileyecek güçte olmayan vatandaşlar için depo konutlar inşa edeceklerini de söyleyen Bayraktar, “Dönüşümdeki konutların yüzde 10’u kadar depo konut yapacağız. Bu evler ucuz olacak” dedi. Kentsel dönüşümde bekledikleri ilgiyi topladıklarını söyleyen Bayraktar, “Çok zor bir işten bahsediyoruz. Uçan kuştan bile yardım beklediğimiz dönüşüm sürecinde, biz kimsenin evini zorla yıkmayacağız. Vatandaşların bunu bilmesi lazım” dedi. Vatandaşların sağlık konusunda kendilerine gösterdikleri özeni, kentsel dönüşüm için de göstermesi gerektiğini söyleyen Bayraktar, “Nasıl başımız ağrıdığında check-up’a gidiyoruz. Can sağlığımızı düşünüyoruz, dönüşüm de can güvenliği konusunda önem teşkil ediyor. Bu kadar hassas bir konu” dedi.”

 

Kentsel dönüşüm ile ilgili kurumların çalışmalarına bir göz atmak gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda kurumlarımızın çok istekli olduğunu öncelikle belirtmekte fayda var. Ancak vatandaşın bu kurumlara tepkili olduğunu da belirtmek isterim çünkü kurumların çalışmadıklarını düşünüyorlar. Bundan dolayıdır ki çalışmaların, planların kamuoyu ile paylaşılması büyük önem arz etmektedir.

 

Elazığ Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, takip ettiğim kadarıyla vatandaştan giden taleplerin tamamına karşılık vermeye çalışıyor. Özellikle üniversiteye, bina değerlendirme raporu almak amacıyla, başvuran vatandaşların İl Müdürlüğü tarafından hassasiyetle bilgilendirildiklerini görüyorum. Aynı şekilde rapor alan vatandaşların evraklarının ivedilikle bakanlığa gönderilmesi de memnuniyet vericidir. (Bu arda aklıma gelmişken söylemeden geçemeyeceğim: Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü kadar siyasilerimiz, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile ilgilense şimdiye kadar sanırım bakanlık planı onaylamıştı.)

 

Elazığ Belediyesinde de son zamanlarda kentsel dönüşüm konusundaki çalışmalarını yoğunlaştığını öğrendim. Belediyenin gerek bina gerekse bölge anlamında önemli çalışmalar yürütmekte olduğu ifade edildi. Gönlümüzde yatan tek tek binaların değil imar adası bazında binaların yenilenmesi ve yaşanabilir bir kent merkezi oluşmasıdır. Umarım Belediyenin üzerinde çalıştığı projeler bir an önce hayata geçer ve kentsel dönüşüm başlar. Belediyenin yaptığı bu çalışmalar netleşince sanırım yetkililerde gerekli açıklamaları yapacaklardır.

 

Şehrimizin en önemli dinamiklerinden biri olan Fırat Üniversitesi 6306, sayılı yasa kapsamında riskli yapıların tespit edilmesi konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisanslandırılmıştır. Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Yapı-Beton Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü vatandaştan gelen taleplere imkânlar ölçüsünde cevap vermektedir.

 

Önemli bir konuyu daha dile getirmekte fayda var. Keşke kurumlar arası bilgi ve tecrübe akışı ikili ilişkilerle değil kurumsal ilişkilerle olsa. Riskli bina ve alanların ortadan kaldırılması gibi önemli bir konuda kurumlar arası iletişim büyük önem kazanmaktadır. Ortak çalışmalarla Elazığ da, Türkiye’ye örnek olacak gelişmeler yaşanabilir.