Başlık şaşırtıcı gelebilir ancak ortaya konulan tavrı açıklamak için başka cümle bulmak zor. Elazığ Çevre Düzeni Planı’nın ne kadar mühim olduğunu vurgulayan siyasilerimiz, konu Ankara’ya intikal edince önemsizleşmiş olacak ki, takip etme gereği duymamışlardır.

 

Takip edilmediğini yapılan değişikliklerden anlıyoruz. Yerel komisyonun haftalarca üzerinde çalışıp mutabık kaldığı itiraz raporunda yer alan hususların sadece %30’u civarında bir bölümü dikkate alınmıştır. Yarısından daha az talebin plana işlenmesinin sebebi nedir acaba?

 

Çevre düzeni plan müellifi firma yaptığı toplantılarda şunu ifade etmiştir: “İtirazlar belgelere dayandırılmalıdır. Belge olmazsa dikkate alınması zorlaşır.” Komisyon yaptığı itirazların tamamını belgelendirmiş ve sayısallaştırmış olmasına rağmen, her üç talepten ikisinin reddedilmesini anlamakta zorlanıyorum. Peki, belgeli bu itirazları dikkate almayan firma neden gerekçelerini sunmuyor? Bu demokratik olmayan usul neden? Bir ilin geleceği nasıl bir firmanın inisiyatifine bırakılabilir?

 

Belgelere dayandırılan komisyon raporu dikkate alınmayacaktıysa, bu komisyon neden oluşturuldu? Komisyonda kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, özel sektörün tecrübeli ve teknik güçlü isimleri, ilimizin en etkin STK’larının temsilcileri bulunuyordu. Bu insanların öngörülerinin üçte biri mi değerli?

 

18 Mart 2013 de üçüncü defa askıya çıkan planı bugüne kadar çok detaylı inceledim. Komisyon raporunda yer alan çok önemli hususlar planda yer almamaktadır. Bu işlerden anlamayan bazı insanlar, daha sonrada düzelebilir, çok üzerine gidiyorsunuz diyorlar. Evet, düzeltilme veya değişme ihtimali yok değil ancak soruyorum, Elazığ’ı temsil eden yaklaşık 40 kişilik bir komisyonun fikirlerini dikkate almayan firma, yarın bir vatandaşın talebini nasıl yerine getirecek? (Müellif firma olumlu görüş vermeden yarın planda herhangi bir değişiklik yapamayacağız.)

 

Şehirlerin gelişimi yol kenarlarından başlar ve içlere doğru devam eder. Elazığ için Malatya Yolu örneğini verebiliriz. Yol kenarından başlayan yapılaşmanın sonunda Ataşehir gibi yeni bir mahalle oluşmuştur. Memleketimizin yol güzergahları dolmuştur. Elazığ’ın batıya açılan iki kolundan birinde yani Malatya Yolu’nda gelişme alanı kalmamıştır. Dolayısıyla Keban Yolu’nun (aslında Sivas ve yeni Ankara Yolu desek daha doğru olur) hala kentsel gelişim alanı içerisine alınmaması manidardır.

 

Elazığ talebini belgeye dayandırmak zorunda da, müellif firma neden açıklama yapmadan talepleri reddedebiliyor. Bu uygulamanın mantıkla izahı mümkün müdür? Daha önceki köşe yazılarımda da ifade etmiştim, bir hedefe varabilmek için önce o hedefi belirlemek lazım. Doğru öngörülemeyen bir geleceğin, mutluluk vermesi beklenemez. Şehirlerin gelecek planlamasında tesadüflere yer olmamalıdır. Adımlar plan ve programlar dâhilinde atılmalıdır.

 

Malatya-Elazığ-Bingöl-Tunceli 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı hakkındaki bu beşinci köşe yazım. Bu plan yılan hikayesine döndü. Son gelinen duruma birde şu açıdan bakılmasını isterim, çevre düzeni planı komisyonunda yer alan insanlar incinmiştir. Elazığ için, insanımız için, vakit veren, gönüllü olarak çalışan bu insanların alın terinin, akıl terinin hesabını ilgililerden sormayanların vebali büyüktür.