Ülkemizin aktif deprem kuşağı üzerinde yer aldığını, nüfusumuzun yüzde doksanının yıkıcı deprem tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu artık hepimiz farkındayız. Önemli olan bu tehlikenin varlığını gündem değiştirerek unutmamaktır. 1992 Erzincan, 1999 Kocaeli ve 2003 Bingöl Depremleri hafızalardan silinmemelidir. Can kayıplarının yanında, Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizlerin büyük çoğunluğunun, depremler sonrası olması sadece tesadüf müdür?

Ülkemizde deprem sorunuyla ilgili birçok kurum vardır ve bunlar elbette kendilerine düşen görevleri yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Ancak bu kurumların koordinasyon ihtiyacı göz ardı edilemez bir gerçektir. Bu koordinasyon sağlanırken, depremle ilgili her kurum ve kuruluş sisteme dâhil edilmeli ve bu sisteme bir isim verilmelidir. İçeriğini açıklayacağım sistemi, Fırat İnşaat Mühendisleri Derneği (FİMDER), “TÜDES: rkiye DEprem Stratejisi” olarak adlandırmaktadır. Önerilen deprem strateji planı genel hatlarıyla şöyle ifade edilebilir.

Depremlerin önceden tahmini günümüz şartlarında mümkün değildir. Bu konuda devam eden bilimsel çalışmalar henüz olumlu şekilde sonuçlanmamıştır. Bu nedenle çalışmalar deprem öncesi ve deprem sonrası olmak üzere iki temel gruba ayrılmıştır. Her iki grubu önem olarak birbirinde ayırt etmek mümkün değildir. Bundan dolayı çalışmalar birbirine paralel devam etmek zorundadır. Deprem öncesi çalışmaların amacı, deprem performansı yüksek yapı stoku elde etmek ve oluşacak bir deprem sonrası kurtarma çalışmalarını yapacak profesyonel ekipler yetiştirmektir.

Deprem öncesi yapılacak çalışmaların birinci ayağını yapılarla ilgili çalışmalar oluşturmaktadır. Ülkemizde deprem dayanımı düşük veya yetersiz, çok büyük bir yapı stoku bulunmaktadır. Bununla beraber her yıl yeni binlerce yapı inşa edilmektedir. Yapılarla ilgili ilk çalışma yapı denetimi alanında olmalı ve eksiklikler sürekli revize edilmelidir. Yapı denetimini temel amaçlarını kısaca şöyle sıralamak mümkündür:

 

  • Ekonomik ve sosyal kayıpları, yapıda can ve mal güvenliğini sağlayarak azaltmak, bu şekilde şahıs ve ülke bazında yarar sağlamak,
  • Yapıların kalitelerini artırarak, ekonomik ömürlerinin uzamasını sağlamak ve böylece bakım-onarım giderlerini azaltmak,
  • Mühendislikte uzmanlaşma kavramı getirilerek, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek,
  • İnşaat sektöründe üretici ve tüketici bilincinin gelişmesi ve depreme dayanıklı dünya standartlarında yapı üretmek,
  • Yapılaşma süreci içerisinde kanun denetiminin etkinliğini artırmak,
  • Yapım ve denetim sistemi içerisinde görev almış teknik elemanların tamamına yetki ve sorumluluk vermek,
  • Yapı tasarım ve inşa sürecinde kusur işleyenlere karşı yaptırımların etkili şekilde uygulanması ve devletin hukuk-adalet düzenine olan güvenin artması.

 

Türkiye 2007 Deprem Yönetmeliği, uluslar arası düzeyde ve tasarım-uygulama kuralları yerine getirildiğinde deprem performansı yüksek yapıların elde edilebileceği bir standarttır. Önemli olan yönetmelikteki kuralların, yeterli yapı denetimi sistemi ile uygulanmasıdır. 2011 yılı ile beraber ülke genelini kapsayan yapı denetimi sürekli gözlem altında tutulmalıdır.

Deprem dayanımı düşük mevcut yapı stoku iki bölüm olarak incelenmelidir. İl ve İlçe merkezleri için kentsel dönüşüm projeleri, kırsal bölge yapıları için kırsal bölge dönüşüm projeleri bir an önce hayata geçirilmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken Türkiye de her ilin yapısal açıdan farklı özellikler arz etmesidir. Bu nedenle 81 il için ayrı dönüşüm projeleri hazırlanmalı (Örneğin Elazığ için ELDES: Elazığ Deprem Stratejisi ) ve bu bilgiler ortak bilgi havuzlarında toplanmalıdır. Her il için dönüşüm projelerinin, bölgenin yapı karakteristiklerini ve jeolojik özelliklerini bilen yerel ekipler tarafından hazırlanması daha doğru sonuçların elde edilmesini sağlayacaktır.

Kentsel dönüşüm çalışmaları mikro sismik deprem haritalarının oluşturulmasıyla başlamalıdır. Her mahallenin hatta her adanın deprem açısından zemin özelliklerinin bilinmesi, imal edilecek yapıların deprem dayanımı açısından çok önemlidir. İmar çalışmaları da bu haritaların ışığında yürütülmelidir.

İkinci adım, mahallelerdeki her binanın deprem performansının belirlenmesi ve deprem risk haritalarının oluşturulmasıdır. Bu haritalar sonucunda kentsel dönüşümün nereden başlayacağına karar verilecektir. Toplu konutlar sürekli yeni imara açılan bölgelerde veya merkeze uzak yerlerde yapılmaktadır. Bu sistem eski mahallelerin yıllar içerisinde tinerci, terör ve suçlu yatağı haline gelmesine davetiye çıkarmayacak mıdır? Eski mahalleler kentsel dönüşümün en önemli parçasıdır. Yeni yerleşim yerlerine geçmek eski yapıların kullanılmayacağı manasına gelmiyor. Yine şiddetli bir depremde buradaki yapılarda hasarlar ve can kayıpları olacaktır. Buradaki deprem dayanımı düşük veya yetersiz yapı stokunu ortadan kaldırmak en uygun çözüm gibi görünmektedir.

Kırsal bölgelerimizde de önemli bir yapı stoku mevcuttur. Bu yapı stoku en kısa zamanda belirlenmeli, deprem dayanımı açısından incelenmelidir. Coğrafi konumu müsait köyler için ortak yaşam alanları oluşturulabilir. Böylece köyler bir araya getirilir. Bu şekilde köylerin eski cazibesini kazanması sosyal, kültürel ve ekonomik birçok sorunu da çözecektir. Bu konuda günışığı gazetesinde daha önce dile getirdiğimiz Cumhuriyet Köyleri Planı, önemli bir çözüm önerisidir.

Yapılarla ilgili bu çalışmalar devam ederken, depremin her an olabileceği akıllardan çıkarılmamalıdır. Eğitim çalışmaları her konuda olduğu gibi deprem stratejisinin de vazgeçilmez bir parçasıdır. Özellikle kurtarma ekiplerinin sayısı, büyük bir deprem düşünülerek belirlenmelidir. Her kurumdan gönüllü insanlara afet kurtarma eğitimi verilmeli ve olası bir afet durumunda nasıl organize olunması gerektiği herkese öğretilmelidir. Bu çalışmaların yanında, depremden korunma ile ilgili eğitim ve deprem anı için psikolojik destek verilmesi, olası afette insanların daha soğukkanlı ve bilinçli hareket etmesini sağlayacaktır.

Deprem öncesi çalışmaların, uzun soluklu, karışık ve bürokratik işlemleri bol olacaktır. Ancak deprem sonrasında her şey acil ve karışık olmaktadır. İlk önce depremden etkilenen bütün yerleşim birimlerini tespit etmek gerekir. Bunu en kısa zamanda yapmak zorundasınız. Daha sonra ağır hasarlı ve göçmüş yapılardaki insanlara yardım edilecektir. Bu arada depremzedelerin beslenme, barınma, sağlık ve güvenlik ihtiyaçları karşılanmalıdır. Bütün bu işlemlerin aksamadan yürütülebilmesi için bir binadaki deprem tatbikatlarının yanında afet merkezleri depremlerden önce, “afet senaryoları” oluşturmalıdır. Bu afet senaryoları büyük depremler dikkate alınarak yapılırsa, önemli eksiklikler önceden tespit edilebilir. Böylece olası afet sonrasında birçok olumsuz durumun önüne geçilir.

Genel hatlarıyla belirtmeye çalıştığım, tam anlamıyla yüzlerce sayfada ifade edilebilecek bu sisteme Türkiye acil ihtiyaç duymaktadır. Deprem konusu ile ilgili, bakanlıklarıyla, valiliğiyle, belediyesiyle, üniversitesiyle, meslek odalarıyla, dernekleriyle ve basınıyla tüm kurum ve kuruluşlar TÜDES platformunda bir araya gelmeli ve ülkemizin geleceği için bu adımlar atılmalıdır.

Depremsiz bir yaşam olmayacağından, deprem performansı yüksek yapılarda sağlıklı bir yaşam dilerim.