Son zamanlarda yaşadığımız Kütahya-Simav ve Elazığ-Maden Depremlerinde can kaybı olmaması en büyük tesellimiz oldu. Can kaybı olmadı ve biz teselli olduk diye oradaki vatandaşlarımızı da unutmamak gerekir. Elazığ da depremden etkilenen köyleri incelerken çadır köylerle karşılaştık. Kızılay’ın çadırlarını görmek insanı bir anlamda mutlu ediyor. Çünkü Devlet güvenini hissediyorduk.

Sarıkamış Köy’ünde caminin hasarlı minaresini inceledikten sonra köyün içinde ağır hasarlı yığma yapılara rastlıyorduk. Kullanılamaz durumdaki ve de kullanılmaması gereken bu yapılardan birinde günlük hayatını geçirmeye çalışan yaşlı bir teyzemize rastladık. Aklımıza ilk gelen acaba çadır alamadı mı, sorusu oldu. Bu konuda kendisine yardımcı olmak isteğimizi daha dile getirmeden hemen ilerideki çadırın kendisine ait olduğunu söyledi ve ardından ekledi: “Geceleri çadırda kalıyorum ancak evsiz olmuyor, gündüzleri evimi kullanıyorum”.

Malumunuz deprem sabah 10:34 civarında meydana geldi. Demek ki deprem gece olacak diye kesin bir şey söz konusu değil ancak buna rağmen birçok aile ağır hasarlı evleri kısmi de olsa kullanmaya devam ediyor. İnsanın evi, üzerindeki çatı kendisine ayrı bir güven veriyor. Çadırda aynı güvenin hissedilmediği aşikâr.

Tatil yerlerinde çadır kurmak için kamp alanları vardır. Çadır kurulup, tatil yapılacak bu bölgede giriş çıkışlar kontrol altındadır yani güvenliklidir. WC, banyo ve diğer imkânlar tesis tarafından en iyi şekilde sunulmaya çalışılır çünkü vatandaş beğenmezse bir sonraki sene gelmeyeceği gibi kamp tatilini de kötüleyecektir. Bu durum sektörün her sene kötüye gitmesi anlamına taşır. Depremden sonra çadırda yaşayan insanlar ise tatilde değil sokak ortasındalardır.

Benim yapabileceğim sadece konuyu dile getirmektir. Bu konu ile ilgili bilim dalları depremden sonraki çadır hayatlarını kitap haline getirebilirler. İnsanların o duygularını bilmek belki bizi depreme karşı alınacak tedbirler ve yapıların yenilenmesi hususunda daha duyarlı hale getirir.

Simav’da olan depremden sonra neredeyse ilçenin tamamı çadırlarda yaşıyor. Her gün deprem olmaya devam ediyor. O çadırlarda; hayata gözlerini yumanları, hayata yeni gözlerini açanları, geleceğini belirleyecek sınavlara girmiş, önümüzdeki hafta kamu personeli olmak için sınavlara girecek gençleri, duygularını, isteklerini, kendilerini göz ardı edip çocukları için çırpınan anaları, babaları, bugünleri inşallah devletimizin gücü ile atlattıktan sonra ruhlarında bugünlerden kalmış derin yaraları olan insanlarımızı görmek, anlamak veya en azından anlamaya çalışmak gerekir. Eğer bu empatiyi kurabilirsek bir dakika bile beklemeden yapı güvenliği hususundaki çalışmaları başlatacağımıza inanıyorum.

Depremle ilgili son sözümüz hep aynı: “Medeniyet seviyesi yüksek, gözünü yıllar sonrasına dikmiş, hedefleri ve büyük projeleri olan toplumlar, depremde en güvenli mekânları kendi evleri olan toplumlardır”.