1 Mayısta ülkemizin gündeminde olması gereken bir olay daha vardı. 2003 yılında meydana gelen ve 177 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Bingöl Depremi, yıldönümünde hatırlanması gereken bir olaydır. Deprem konusunu gündemde tutmadan çözüm bulunması mümkün görünmemektedir.

Bingöl’de 1 Mayıs 2003 günü saat 03.27 de meydana gelen Kandilli Rasathanesi verilerine göre 6.4 büyüklüğündeki deprem, deprem ve yapı konusunda ülkemizin içinde bulunduğu gerçekleri bir kez daha gözler önüne sermiştir. 1 Mayıs Depreminde 177 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 520 vatandaşımız yaralanmıştır. 1602 bina, 4919 konut ve 599 işyerinin ağır hasar görmüş, 82 adet bina ise tamamen yıkılmıştır.

Bingöl ve çevresi Türkiye’nin tektonik açıdan en aktif bölgelerinden biri üzerinde yer almaktadır. Kuzey Anadolu Fay Hattı ile Doğu Anadolu Fay Hattı’nın kesişim noktasına yakın bölgededir. Bingöl’ün bu konumu komşu bölgeleri de etkilemektedir. Bingöl de olan bütün depremler Elazığ da hissedilmiştir. Hatta hissedilmenin ötesinde yapısal hasarlar meydana gelmiştir.

Bingöl, 22 Mayıs 1971 yılında da büyük bir deprem yaşamıştır. 1971 de yaklaşık 18.000 nüfuslu olan il merkezinde 294 can kaybı olmuştur. 2003 yılında il merkezindeki can kaybı 70’dir. 1971 de il merkezinde bulunan yapıların önemli bir çoğunluğu mühendislik hizmeti görmemiş yapılardır. 2003 yılında il merkezinde ilk anda 11 adet yapının yıkılmış olması, mühendislik hizmetlerinin önemini ortaya çıkarmıştır.

2003 Bingöl Depremi geniş bir alanda hissedilmiştir. Özellikle Bingöl İl Merkezi, Çeltiksuyu, Sancak, Çimenli, Ortaçanak, Göltepesi, Haziran, Beyaztoprak ve Sudğünü yerleşim bölgelerinde çok büyük hasarlar meydana gelmiştir. Bu bölgelerdeki yapısal hasarlar sonucu çok sayıda can kaybı ve yaralı olmuş, 82 bina yıkılmış ve binlerce binada hafif, orta ve ağır hasar meydana gelmiştir. Devletin hasar gören yapılar için harcadığı bütçe (yapılar depremde hasar görmese idi!!!), Bingöl ekonomisi için harcansa, bölgede önemli bir ekonomik canlılık olacağını tahmin etmek hiçte zor değildir.

Şimdiye kadar anlatılanlar, sürekli duyduğunuz genel deprem ifadelerine benziyordur. Ancak depremin gerçek hasar boyutunu anlamak için yaşamak veya yaşayan insanlarla beraber olmak gerektiğine inanıyorum. Depremden hemen sonra Fırat Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Çalışma Grubu bir ekip oluşturdu ve deprem hasarlarını yerinde incelemek üzere bölgeye hareket ettik.

İlk durağımız depremin meydana geldiği nokta (episantr) oldu. Balıkçay Köyü Yaylası, Hanoçayırı-Kurtuluş ve Sudüğünü Yaylası arasında kalan bölgede deprem olmuştu. Bölge Bingöl İl Merkezine yaklaşık 50 km uzaklığındaydı. Yörede yaşayanların yardımıyla odak noktasına kavuştuk. Manzara inanılır gibi değildi. Futbol sahası büyüklüğünde bir alanı, yerden çıkan gaz havaya kaldırmış ve yerini değiştirmişti. Artık yol boyu yerde görülen kırığın nasıl oluştuğunu anlamak zor değildi. Köylülerden bir bayanın konuşamadığını fark ettik. Bayanın bu halinin depremden sonra meydana geldiğini öğrendik. O bayan, sabah namazı için kalktığında, yer sarsıntısı hissetmiş ve büyük bir gürültü duymuş. Dışarı çıktığında ise yerden bir ateş çıktığını (gaz çıkışı) ve çimenliğin yer değiştirdiğini görmüş. O an dili tutulmuş ve artık konuşamıyordu. Umarım bu rahatsızlığı geçici olmuştur. Ancak bu hal, olayın ciddiyetini, deprem kuvvetlerinin büyüklüğünü ve etkisini çok net anlatmaktadır.

Çeltiksuyu İlköğretim Okulu, ömrüm boyunca hafızamdan silinmeyecektir. 200 yavrumuz enkaz altında kalmış, 83 yavrumuz ve 1 öğretmenimiz hayatını kaybetmiştir. Olayın duygusal boyutunu kelimelerle anlatmak mümkün değildir. Okuması için, gelecekleri için, ülkelerine faydalı birer evlat olmaları için gönderildikleri, okuldan aileleri cansız bedenlerini teslim alıyorlardı. Bu üzücü, hafızalardan silinemeyen olayların bir daha yaşanmaması için deprem dayanımı yetersiz yapı stoku en kısa zamanda yenilenmelidir.

Bingöl Merkezde canlarının bir parçasını kaybeden yüzlerce insanı görmek, incelemeden ziyade zamanımızın çoğunu yardımla geçirmemize sebep oluyordu. Yapısal hasarların hemen hepsi yıllardır bilinen, her deprem raporunda yer alan ama dikkate alınmayan eksiklerdi. En dikkatimi çeken yapılardan biri, henüz kaba inşaatı bitirilmiş, duvarları örülmüş, sıvası yapılmamış ve kullanımda olmayan bir yapının ağır hasar görmüş olmasıydı. Çünkü yıl 2003 idi ve Afet Yönetmeliğimizde olan kritik birçok kurala uyulmamıştı. Şuna emin olun, depremden zarar gören yapıların eksikleri bellidir. Bunların giderilmesi ancak yapı denetimi ile mümkündür. Yapı denetiminin Türkiye şartlarına göre oluşturulması ve her ilde uygulanması, deprem dayanımı yetersiz yapı stokunun artmasını engelleyecektir ve üzücü sonuçların oluşmaması için ilk adım atılmış olacaktır.

Bu üzücü yıl dönümde, Bingöllü vatandaşlarımıza başsağlığı ve geçmiş olsun duygularımızı tekrar sunuyoruz. 1971 ve 2003 yılındaki depremlerde yaşanan üzücü tabloların tekrar yaşanmaması için, Bingöllü vatandaşlarımıza da büyük görevler düşmektedir. Bingöl basını, şehirde kentsel dönüşüm konusunu sürekli gündeme getirmelidir. Vatandaşların, siyasilerden bu konuda talepleri olmalı ve bu baskılar, seçim meydanlarında siyasileri kentsel dönüşüm sözü vermeye zorlamalıdır. Türkiye, deprem konusunda yeterince tecrübe edinmiştir, problemin çözümü; tecrübelerin uygulamaya aktarılmasında saklıdır.

 

Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.

Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.

Gerisi zaten kendiliğinden gelir… (Şemsi Tebrizi)

 

Deprem-yapı konusunda, zaten bilinen doğru ilk adımların atılması dileğiyle…