Herkesin dilinde ilginç bir karşılaştırma: “Japonya’daki depremlerde insanlar kırılmasın diye eşyalarını tutuyor, bizim ülkemizde orta büyüklükteki depremlerde bile neden yüzlerce insan hayatını kaybediyor?” Uzun zamandır bu konuya değinmek için bahane arıyordum. Uzman bir hocamızın görüşü ile beraber konuyu açıklamaya çalışacağım.

16 Ekim Cumartesi günü, İnşaat Mühendisleri Odası Elazığ Temsilciliği 2010 yılının 3. Seminerini, Elazığ Öğretmenevi Toplantı Salonu’nda düzenledi. Depremde Yapı Elemanlarının Davranışı konulu semineri, Bursa Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyelerinden Sayın Prof.Dr. Adem DOĞANGÜN sundu. Seminere meslektaşlarımızın katılımının az olması üzücüydü ancak İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencilerimiz için oldukça faydalı oldu. İçeriğine ve amacına uygun, hedefine ulaşan bu semineri organize eden, İMO Elazığ Temsilciliği Başkanı Sayın Hıdır KAYA’nın şahsında Yönetim Kurulu’na ve seminerin dolu içeriği için Prof.Dr. Adem DOĞANGÜN’e teşekkür ediyorum.

Seminerde, depremlerin sadece büyüklükle değil, depremin derinliği, yerleşim yerlerine uzaklığı ve zemin özellikleri gibi parametrelerle de doğrudan bağlantılı olduğu ifade edildi. Elazığ da yaşadığımız önemli bir probleme bu vesile ile dikkatleri çekmek isterim. Yeni inşa edilen yapılarda genellikle bodrum zemin dışında inşa edilmektedir. Depremde binanın bodrum katı oldukça önemlidir. Bodrumun en az %75’inin zemine gömülü olması, binanın şiddetli bir depremde, devrilmesini önleyecektir. Binaları ne kadar sağlam yapsak da zemin sıvılaşma riski varsa, depremde yeterli bina derinliği olmadığından bina devrilebilir. Bu durumun Düzce Depremi’nden sonra yüzlerce örneği oluşmuştur. Üzülerek belirtmek isterim ki, her türlü olumsuzluğu giderdiğine inanılan radye temellerde, böyle bir duruma çare olmayacaktır. Deprem sırasında temele gelen devasa dönme yüklerinin (eğilme momentleri) bina tarafından karşılanması için yeterli bina derinliği gerekmektedir.

Adem Hoca, teknik detaylardan uzak, uygulamaya yönelik çok güzel bir sunum hazırlamıştı. Aralarda verdiği örnekler çok açıklayıcıydı. Gelelim Japonya konusuna. Adem Hoca, bir televizyon programında Japon bir bilim adamıyla yapılan röportajı anlattı. Japon bilim adamına, Türk sunucu şu soruyu sormuş: “Neden Japonya da depremlerde daha az hasar oluyor da, Türkiye de çok fazla hasar oluyor?” Japon bilim adamının cevabı ilginç (bize göre): “Elma ile armut bir olmaz!”. Sunucunun şaşkın bakışları arasında bilim adamı sözlerine devam etmiş: “Japonya da depremler yerleşim yerlerinden çok uzakta ve çok derinde meydana gelmektedir. Depremlerin şiddetleri çok büyükte olsa, yerleşim yerlerinde bu hissedilmemektedir. Ancak Türkiye de depremler, yüzeye ve yerleşim yerlerine çok yakın, bu nedenle etkisi de büyük oluyor”.

Depremlerin derinliği ve yerleşim yerine uzaklığı etki derecesini nasıl etkiler diye düşünenlere, Adem Hoca sunumunda yine çok güzel bir örnek verdi. Bir bomba elinizde patladığında mı hasar verir, yoksa sizden 5 km ötede patladığında mı hasar verir? Evet, Türkiye de depremlerin yüzeye ve yerleşim yerlerine yakın olması, depremlerde can kaybının yüksek olma nedenlerinden biridir. Elbetteki hasar yapının özellikleri ile doğrudan ilişkilidir ancak tek neden yapının özellikleri değildir yani Dünya da sadece Türkiye de depremlerde can kaybı meydana gelmemektedir. Doğru olan sürekli kendimizi kötülemek değil, hatalardan ders alıp, geleceğe güvenle bakmaktır.

Adem Hoca’dan duymak istediğim cümle çok geçmeden geldi: “Kurallara uygun yapılmazsa her yapı çeşidi hasar görür. Yapının betonarme, çelik, yığma veya ahşap olması gibi taşıyıcı sistem türü değil, kurallara uygun inşası deprem performansını belirleyecektir.”

Meslektaşlarımızın kulağında kalsın diye belirtmekte fayda var. Betonarme perde, depremlerde güvenilmesi gereken tek taşıyıcı yapı elemanı değildir. Bir yapı sisteminin tamamı uygun tasarlanmazsa, sadece birkaç elemanın sistemi depreme karşı tek başına koruması beklenmemelidir. Zemin durumu, yapı sistemi ve uygulama şartları, yapının deprem güvenliği açısından bir bütündür.

 

FİMDER 1 YAŞINDA…

 

Fırat İnşaat Mühendisleri Derneği (FİMDER), 16 Ekim 2010 da bir yılını doldurdu. Yola ilk çıktığımız kırk dört meslektaşımızın gayretleri sayesinde bugün üye sayısı yüzü aşmıştır ve üye sayısı hızla artmaktadır. Bugüne kadar Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ile yürütülen ortak projeler sayesinde yüzlerce inşaat mühendisi adayı, meslek hayatları için çok önemli, birçok bilgisayar programını öğrenmiş ve kurslarını tamamlayarak, başarı belgelerini almaya hak kazanmışlardır.

Fırat Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü bugüne kadar üç bini aşkın kişiyi mesleğe kazandırmıştır. Bu meslektaşlarımızın bölüm ile olan gönül bağları sürekli devam etmiştir. Şu an gerek kamu da gerekse özel sektörde bulunan mezunlarımızın bölüme olan katkıları devam etmektedir.  Bölüme ve derneğe olan katkılarından dolayı mezunlarımızın ve üyelerimizin tamamına teşekkürlerimi sunuyorum.

İnşaat mühendislerinin çalıştığı bütün kurumlardan, Fırat Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Mezunu İnşaat Mühendislerinin isim listelerini aldık. Mümkün olduğu kadar mezunlarımızın iletişim bilgilerine ulaşmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki ay bir hafta sonu toplanmayı planlıyoruz. FİMDER’in 1. Patila Gününde bütün mezunlarımızı aramızda görmek istiyoruz. Lütfen iletişim bilgilerinizi, www.firat.org.tr ve firatinsaatmuhder@gmail.com adreslerini kullanarak bildiriniz.

Nice yıllara FİMDER…