Kentsel dönüşüm, içeriği çok geniş bir kavram.

Kentsel dönüşümün denildiğinde hangi konunun üzerine gideceğimize karar vermeliyiz.

Ankara da Havaalanına doğru giderken Pursaklardan sonra yolun her iki yanındaki tüm gecekondular kaldırıldı ve oralarda modern yaşam alanları oluşturuluyor. Bunun adı kentsel dönüşümdür.

Van ve Erciş’te yapıların deprem dayanımları tespit edilerek, güçlendirme veya yenileme çalışmaları yapılıyor, bunun adı da kentsel dönüşümdür.

Öyle ise biz, Zafran ve Karşıyaka gibi mahalleleri mi yenileyeceğiz? Yoksa nüfus oranı yüksek, yapısal deprem performansı minimum merkez mahalleleri mi yenileyeceğiz?

Neredeyse hiçbir siyasi partimizin seçim beyannamelerinde yer almayan kentsel dönüşüm, kendisini Van-Erciç Depremlerinden sonra göstermiştir.

Hatta dikkatinizi çekmek isterim. Kentsel dönüşümün dillere alınmasına ülke geneline uygulanmasına, Kütahya Simav Depreminin gücü yetmemiştir. Çünkü can kaybı yok denecek kadar az, depremin şiddeti küçük ve havalar sıcak olduğundan vatandaşın mağduriyeti azdır.

Van depremi, herkesin Türkiye’deki deprem dayanımı yetersiz yapı stokunu hatırlamasını sağlamıştır ve sürekli ifade edilen kentsel dönüşüm, deprem dayanımı yetersiz yapı stokunun ortadan kaldırılmasından başka bir şey değildir.

Kentsel dönüşüm, Türkiye deprem stratejisinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çalışmaları da bu doğrultuda yoğunlaşmaktadır.

Şunu belirtmek isterim: Zafran, Karşıyaka ve benzer mahallelerimizde de kesinlikle kentsel dönüşüm çalışmaları yapılmalıdır ancak öncelik bu bölgelerde mi olmalı? Diye düşünülmelidir.

Bölgede meydana gelmiş her depremi yerinde incelemiş, Elazığ yapı stokunu mahalle mahalle, karış karış bilen biri olarak, Elazığ’daki deprem riskinin hala anlaşılamadığı kanaatindeyim.

Kentsel dönüşüm, deprem ve yapı stokunun yenilenmesi üzerinde bu kadar hassasiyetle durmamın en önemli sebebi, tek atımlık barutumuz olduğunu görmemdir. Bunu doğru hedefe yönlendirmek ve hedefi mümkün olduğunca on ikiden vurmak, hepimizin vicdani sorumluluğundadır.

Şunu sorabilirsiniz, neden Zafran ve Karşıyaka değil de kentsel dönüşümü Nailbey, Kültür, İzzet Paşa vb. mahallelerden başlatalım. Özetle şöyle cevaplayabilirim:

  1. 2007 Şubat Sivrice Depremlerinden sonra Elazığ Merkezde yaklaşık 200 adet ağır hasarlı ev tespit edildi ve vatandaşlar hala bu evlerde (acaba mezarlarında mı desek?) yaşamaya devam ediyorlar. Belki önümüzdeki zamanlarda kendiliğinden yıkılmaya başlayacaklar, bu bile kendi başına yeterli bir sebep sayılmaz mı?
  2. 2003 yılında Bingöl Depreminden sonra bile ilimizde kolonu patlayan binalar oldu ama bu hasarlar sadece onarımla kapatıldı. Evlerin maddi değerleri azalmasın diye yetkililere haber verilmedi ve buralar istatistik değerlendirmelere bile girmediler.
  3. Gazi caddesindeki binalarda dahil olmak üzere birçok binada kesilen kolon ve kiriş elemanlar zaten deprem dayanımı zayıf olan yapıları daha da sıkıntılı hale getirmiştir.
  4. En fazla iki katlı olması gerekirken, dört ve beş katlı yığma yapıların depremdeki performansını tahmin etmek pekte zor değildir.

 

Bu maddeleri çoğaltmak mümkün. Görülüyor ki nüfusun yoğun yaşadığı olası bir deprem sonrası belki kurtarma çalışmalarının bile yapılamayacağı çok katlı, dar sokaklı yapıların olduğu bölgelerde kentsel dönüşüm öncelikli yapılmalıdır.

Bakanlığında belirttiği gibi öncelikle ekipler oluşturulmalı ve illerin yapısal risk haritaları çıkarılmalıdır. Bu risk haritaları ve sonuçları yardımıyla içinde bulunduğumuz durum çok daha iyi anlaşılacak ve tahmin ediyorum söylediklerimizin doğruluğu hususunda herkes tatmin olacaktır.

Kentsel dönüşüm, deprem ve yapısal deprem performansı konusunda sloganımız ve hedefimiz açıktır. “Medeniyet seviyesi yüksek, gözünü yıllar sonrasına dikmiş, hedefleri ve büyük projeleri olan toplumlar, depremde en güvenli mekânları kendi evleri olan toplumlardır”.