Basını ve interneti biraz dikkatli incelersek, neredeyse her gün korkutan depremlerin olduğunu görürüz. İnternette herhangi bir arama motorunda “hafif şiddette deprem” anahtar kelimelerini girerseniz karşınıza milyonlarca sayfa gelecektir. Bu da demektir ki ülkemizin hemen her tarafında neredeyse her gün, insanımızı tedirgin eden depremler meydana gelmektedir.

Deprem sadece ülkemizin değil dünyanın bir gerçeğidir ve birçok ülke bu sorunla sık sık karşılaşmaktadır. Kaçınılmaz bir sorunla ancak kalıcı çözümlerle mücadele edebilirsiniz. Kalıcı çözüm ülkemiz için kentsel dönüşüm olarak görülmektedir. Kâğıt üzerinde bile çözüm bekleyen birçok sorun varken pratikte kentsel dönüşümün uygulanmasının oldukça zor olacağının tahmin edilmesi hiçte zor olmayan bir gerçektir.

Bu hafta devletin zirvesinin gündeminde kentsel dönüşüm de vardı. Bakanlar Kurulu’nda kentsel dönüşüm yasası ile ilgili görüşmeler devam ederken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sunumu aslında ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren gerçekleri sıralıyordu. 60 milyon nüfus, 12 milyon konut ve 400 milyar dolarlık altyapı ve makine parkının deprem riski altında olduğu gerçeğine dikkat çekiliyordu. Ülkemizde her yıl hesapta olmayan çok önemli miktardaki paralar, depremlerin açtığı yaraların sarılması için kullanılıyor ve dolayısıyla ekonomik çalkantılar kaçınılmaz oluyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verdiği resmi bilgilere göre 1903 yılından bu yana meydana gelen hasar yapıcı 130 depremde 110 bin kişi hayatını kaybederken, 2 milyon ev kullanılamaz hale gelmiş. 2 milyon evin yıkım ve yapım maliyeti göz önünde bulundurulur ve bu miktar yıllara eşit miktarda yayılsa dahi devletimizin ve milletimizin yüklendiği ağır yük ortaya çıkmaktadır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, deprem ve kentsel dönüşüm konusunda anlaşılıyor ki ciddi gayretler içerisindedir. Ancak bu gayreti taşrada ilgili kurum ve kuruluşlarda göstermelidirler. Bakanlığın dönüşümle ilgili ortaya koydukları çalışmanın genel hatlarını inceledikten sonra neler yapılabileceğini gözden geçirelim.

 

Kentsel dönüşüm-yapıların yenilenmesi nasıl yapılacak?

 

  1. Riskli yapılar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ veya belediyeler tarafından belirlenecek.
  2. Riskli yapılar Tapu Sicil Müdürlüğü’ne bildirilecek.
  3. Kentsel dönüşüme tabi tutulacak alanlardaki riskli yapıların sahipleri ile öncelikle anlaşma yolu aranacak.
  4. Anlaşan maliklere ya da içinde oturanlara geçici konut tahsisi veya kira yardımı yapılacak.
  5. Anlaşan mülk sahipleri binaları kendileri yıkacak. Aksi takdirde yıkım işlemi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yaptırılacak. Kararlar, hissedarların 2/3’ünün ortak kararıyla alınacak. Karara katılmayan hissedarların payları açık artırmayla diğer maliklere satılacak. Satılmazsa rayiç bedel üzerinden satın alınarak Hazine adına tescil edilecek.
  6. Hissedarların 2/3’ünün ortak kararı olmadığı takdirde gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar için kamulaştırma veya acele kamulaştırma yapılacak.
  7. Anlaşma yoluyla yıktırılan yapıların sahiplerine ve bu yapılarda en az 1 yıldır ikamet ettiği tespit edilenlere konut, iş yeri, arsa veya dönüşüm gelirlerinden kredi verilebilecek.
  8. Yoksul ve dar gelirlilere verilecek konut veya işyerleri için uzun vadeli kredi imkânı sağlanacak.

 

Maddeleri dikkatlice okursanız henüz birçok belirsizliğin olduğunu göreceksiniz. Zaten kanun henüz tasarı halindedir. Bu kanunun çıkıp, onlarca kez değişmesinin önüne geçmek aslında mümkündür. Ancak yine söylüyorum illerde belediyeler ve ilgili kurumlar, bakanlığa ayak uyduramazlarsa devlet çok zorlanacak, vatandaş ise büyük mağduriyetler yaşayacaktır.

Yapılacak çalışmaların adı ne olursa olsun, Fırat İnşaat Mühendisleri Derneği’nin Türkiye Deprem Stratejisi (TÜDES) önerisinde de belirtildiği gibi ilk önce mevcut yapı stokunun deprem dayanımı belirlenmelidir. Görülen o ki Bakanlığımızın da çalışmaları bu adım ile başlıyor. Bu adım şu anda bakanlığın önünde koca bir sorun olarak duruyor. Neden bu sorun çözülmüyor? Çünkü her zaman ki gibi her şeyi devletten bekliyoruz. Çözüm üretmek yerine çözüm üretilmesini bekliyoruz. Başka iller içinde aynı sözler söylenebilir ama özellikle Elazığ kendi çözümünü üretmeli ve Bakanlığın üzerindeki yükü hafifletmelidir.

Yaşı yarım asra yaklaşan Fırat Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü,  Belediye, İl Özel İdare, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlar bir araya gelmelidir. Mevcut yapı stokunun deprem dayanımının belirlenebilmesi için teçhizat mı eksik? Teknik personel mi eksik? Bilirkişi mi eksik? Neyimiz eksik? Eksik olan birlik beraberlik, eksik olan kimsenin sorumluluk taşımak istememesi, eksik olan koordinasyon?

Bugün İzzet Paşa, Nailbey, Çarşı, Sarayatik, Kültür veya Mustafa Paşa Mahallelerinden herhangi birinde, bir imar adasında, özel sektör destekli neden bir pilot kentsel dönüşüm çalışması yapılmamaktadır? Neden Elazığ Türkiye’de kentsel dönüşümün öncüsü olmasın? Takip etmek karakterimiz olmuş, kaderimiz asla değildir. Elazığlı’nın isteği takip edilen olmak, öncü olmak, lider olmaktır.

Pilot kentsel dönüşüm alanlarında, çalışmalarla ilgili sorunlar belirlenebilir böylece bu tecrübeler sayesinde kentsel dönüşüm kanununa da önemli katkılarda bulunabiliriz. Üstelik yeni imar düzenlemeleri ile vatandaşa belki de maddi hiçbir yük getirmeden yapısal yenileme çalışmaları gerçekleştirilmiş olacaktır.

Elazığ’da kentsel dönüşüm anlamında yapılacak ilk çalışma, kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasıdır. Burada, Belediye veya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün başrol oynayacağı bir gerçektir. Umarım bu adımlar en erken zamanda atılır.