İşgal birliklerinin ülkemiz topraklarından atıldığı günün temsili, 30 Ağustos’dur. 30 Ağustos, milli mücadelenin, milli birliğin ve milli beraberliğin bütün dünyaya örnek olduğu gündür. Türk Milleti’nin tarihe damga vurduğu gündür. Yaşam sona ermedikçe milli mücadele bitmez. 1071 de Malazgirt’te, 1453 de İstanbul’da ve 1920’lerde Anadolu’nun her karışında verilen mücadeleler, Türk Milleti’nin milli mücadeleleridir.

Savaşların bitmesi, milli mücadelenin bittiği anlamına gelmemelidir. Milli mücadele tedbiri kıyafet yapmıştır, yapmalıdır da. Artık kan değil, alın teri hatta daha önemlisi akıl teri dökmek gereklidir. Tarihin her devrinde olduğu gibi bugünde dünyanın en güçlü devletleri arasında yer almak için milletimizin her ferdi, milli mücadele içerisinde olmalıdır. Yediden yetmişe herkes milli mücadelenin bir parçası olduğunu ve bundan dolayı sürekli çalışması gerektiğini bilmelidir.

Bugün okul sıralarında dirsek çürüten, ilkokuldan üniversiteye her öğrencinin omuzun da büyük bir sorumluluk vardır. Bu sorumluluğun altından hakkıyla kalkmanın tek yolu vardır: çalışmak, çalışmak, çalışmak… Her meslek sahibi de milli mücadelenin bir parçasıdır. Bu konu ile ilgili çok şey söylemek mümkün ancak konuyu tek bir noktaya taşımak istiyorum. Bu nokta, geçmişte Erzincan’da, Bingöl’de, Ceyhan’da, Gebze’de ve Kocaeli’de yaşadığımız, binlerce insanımızın canına, malına, geleceğine mal olan deprem tehlikesidir. Ülkemiz ekonomisinin görünmeyen hortumcularından.

Deprem gibi böylesine büyük bir tehlike karşısında yapılması gerekenler milli bir mücadele değil midir? Bu konu ile gereğince ilgilenmeyen, ilgili bakanlardan milletvekillerine, bürokratlardan belediye başkanlarına, öğretim üyelerinden mühendislere, sivil toplum kuruluşlarından vatandaşlara kadar herkes milli mücadelede zayıflık göstermiş olmuyorlar mı? Üstelik deprem; nereden ve ne zaman vuracağı belli olmayan bir düşman, mağlup olmamak için sürekli tetikte olmak şart. Deprem konusunu her fırsatta dile getirdik. Bunun sebebi, tehlikenin büyüklüğüdür. En azından Elazığımız için gerekli çalışmalar yapılana kadar bu konuyu her fırsatta dile getirmeye devam edeceğiz.

 

Sadece tarihle övünmek yetmez, o tarihe layık olmak şart.

Zafer Bayramınızı, Zafer Türküsü Şiiri ile kutluyorum.

 

ZAFER TÜRKÜSÜ

 

Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!

Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL