Şehit askerlerimizin, polislerimizin ve vatandaşlarımızın acısı geçen haftaya damgasını vurdu. Üzüntülerimizi ifade edecek kelime bulmakta zorlandık. Türk Milleti evlatlarının acılarını bağrına bastı ve büyüklüğünü bir kez daha “vatan sağ olsun” diyerek, tüm dünyaya gösterdi.

Bizler için canlarını siper eden vatan evlatlarının mekânı inşallah cennettir. Şehit ailelerinin acısı acımızdır. Türk Milleti, şehitlerine ve o yiğitleri yetiştiren ailelerine minnettardır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti genç bir devlettir ancak köklü bir devlet geleneğine sahiptir. Devletimiz katillere, iş birlikçilerine ve organizatörlerine bu insanlık dışı ve nankör davranışlarının hesabını soracaktır. Bize düşen sabırla, dua ile gayret ile devletimizin yanında olmaktır.

Lanetli terörden kaynaklı acılarımız devam ederken, Van ve Erciş’ten gelen haberler yüreğimizi bir kez daha yaktı. Televizyondan Erciş Belediye Başkanı’nın yardım isterken duyduğum ses tonu beni birkez daha yıktı. O ses tonu adeta ölü ve yaralı sayısını, çaresizliği ilan ediyordu. İnsanlarımız ölüyordu ve biz maalesef seyrediyorduk.

Hafta sonu ve gündüz saatleri olması can kaybını azaltmıştı. Bu durum afet içinde tesellimiz oldu. Deprem Bölgesine müdahale çok kısa zamanda gerçekleşti. 1999 depremlerinden belli ki bazı dersler almıştık. Eksikliklerin yaşanmaması mümkün değil ama genel hatlarıyla iyi organize oluşumuz mutluluk vericiydi.

Peki, neden bu kadar can kaybı, niçin yıkılır bu binalar? Gerçekten deprem öldürmez, binalar mı öldürür? Yoksa yine insan mı insanı öldürmüştü? Suçlu aramaya gerek var mı? Suçlu sensin, suçlu benim. Biz yapmadık mı bu binaları, biz sorumsuz davranmadık mı, biz eksikliklere göz yummadık mı? Biz diyorum çünkü hepimizin payı var. Birilerini, başkalarını eleştirmeye gerek yok. İnşaatı sulamayan bekçi, projesine uygun imalat yapmayan usta, kontrole gelmeyen mühendis, mimar, müteahhit, dayanıklılığa değil estetiğe önem veren müşteri, dersini çalışmayan öğrenci, bilimden uzak duran piyasa, uygulamaya uzak duran öğretim üyesi, teknik konulardan çok siyasetle uğraşan mesleki sivil toplum kuruluşları, depremi gündemde tutmayan basın, depremi dert etmeyip, kontrolleri yapmayan belediyeler ve kamu kurumları, yönetmeliklerinin arkasında durmayan bakanlıklar ve kentsel dönüşümü sadece seçimde diline alan siyaset kurumu, hepimiz suçluyuz.

Bugün eleştiri değil, birlik beraberlik günüdür. Ancak bir masa etrafında toplanıp, özeleştiri yapalım. Depremi ne kadar ciddiye alıyoruz, deprem dayanımı yetersiz yapı stoku miktarımız nedir, devasa miktardaki deprem dayanımı yetersiz yapı stokumuzu nasıl bertaraf ederiz.

Köşe yazılarımın birçoğunu şu cümle ile bitirdim: “Unutmayalım; Medeniyet seviyesi yüksek, gözünü yıllar sonrasına dikmiş, hedefleri ve büyük projeleri olan toplumlar, depremde en güvenli mekânları kendi evleri olan toplumlardır”. Ama maalesef bir depremde evlerimiz mezarlarımız oluyor. Demek ki, kentsel dönüşüm konusunda konuşulacak ve yapılacak çok şey var.

Fırat İnşaat Mühendisleri Derneği, TÜDES (Türkiye Deprem Stratejisi) adı altında bir çalışma önerisinde bulundu ve bu projenin yerel siyasetçilerimiz tarafından ilgili makamlara taşınması ümidindeyiz. TÜDES, depremden önce ve depremden sonra olmak üzere iki önemli bölümden oluşmaktadır.

Depremlerin önceden tahmini günümüz şartlarında mümkün değildir. Bu konuda devam eden bilimsel çalışmalar henüz olumlu şekilde sonuçlanmamıştır. Bu nedenle çalışmalar deprem öncesi ve deprem sonrası olmak üzere iki temel gruba ayrılmıştır. Her iki grubu önem olarak birbirinde ayırt etmek mümkün değildir. Bundan dolayı çalışmalar birbirine paralel devam etmek zorundadır. Deprem öncesi çalışmaların amacı, deprem performansı yüksek yapı stoku elde etmek ve oluşacak bir deprem sonrası kurtarma çalışmalarını yapacak profesyonel ekipler yetiştirmektir.

Deprem öncesi yapılacak çalışmaların birinci ayağını yapılarla ilgili çalışmalar oluşturmaktadır. Ülkemizde deprem dayanımı düşük, çok büyük bir yapı stoku bulunmaktadır. Bununla beraber her yıl yeni binlerce yapı inşa edilmektedir. Yapılarla ilgili ilk çalışma yapı denetimi alanında olmalıdır. Yapı denetiminin 81 ilde uygulanmaya başlanması çok önemli bir adımdır ancak süreç takip edilmeli ve eksiklikler sürekli revize edilmelidir. Yapı denetimini temel amaçlarını kısaca şöyle sıralamak mümkündür:

 

  • Ekonomik ve sosyal kayıpları, yapıda can ve mal güvenliğini sağlayarak azaltmak, bu şekilde şahıs ve ülke bazında yarar sağlamak,
  • Yapıların kalitelerini artırarak, ekonomik ömürlerinin uzamasını sağlamak ve böylece bakım-onarım giderlerini azaltmak,
  • Mühendislikte uzmanlaşma kavramı getirilerek, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek,
  • İnşaat sektöründe üretici ve tüketici bilincinin gelişmesi ve depreme dayanıklı dünya standartlarında yapı üretmek,
  • Yapılaşma süreci içerisinde kanun denetiminin etkinliğini artırmak,
  • Yapım ve denetim sistemi içerisinde görev almış teknik elemanların tamamına yetki ve sorumluluk vermek,
  • Yapı tasarım ve inşa sürecinde kusur işleyenlere karşı yaptırımların etkili şekilde uygulanması ve devletin hukuk-adalet düzenine olan güvenin artması.

 

Türkiye 2007 Deprem Yönetmeliği, uluslar arası düzeyde ve tasarım-uygulama kuralları yerine getirildiğinde deprem performansı yüksek yapıların elde edilebileceği bir standarttır. Önemli olan yönetmelikteki kuralların, yeterli yapı denetimi sistemi ile uygulanmasıdır. Ülkemiz şartlarına uygun yapı denetim sistemi uygulanmadıkça, deprem dayanımı düşük yapı stokunun artışı durdurulamayacaktır.