19 Haziran 2012 Salı, Kütahya Simav, depremin büyüklüğü 4.9

14 Haziran 2012, Şırnak Silopi, depremin büyüklüğü 5.5

10 Haziran 2012, Muğla ölüdeniz açıkları, depremin büyüklüğü 6.1

09 Haziran 2012, Muğla Köyceğiz, depremin büyüklüğü 4.2

08 Haziran 2012, Tekirdağ (Marmara), depremin büyüklüğü 5.1

25 Mayıs 2012, Malatya Pütürge, depremin büyüklüğü 4.4

19 Mayıs 2012, Gökova Körfezi (Akdeniz), depremin büyüklüğü 4.6

09 Mayıs 2012, Kütahya Simav, depremin büyüklüğü 4.5

02 Mayıs 2012, İzmir, depremin büyüklüğü 5.0

 

Deprem gerçeğini yine bununla beraber ülkemizdeki ve ilimizdeki deprem dayanımı yetersiz yapı stoku gerçeğini birçok defa dile getirdim. Ülkemizde herhangi bir bölgede meydana gelebilecek yıkıcı bir depremin kimse için sürpriz olmayacağını düşünüyorum.

Son kırk gün içerisinde memleketin dört bir yanında olan depremlerde Türkiye de depremin sürpriz olmayacağını açıkça göstermektedir.

Deprem ve yapılaşma konusunda maalesef gerekli hassasiyeti göstermediğimiz, yıkıcı depremlerden sonra açıkça görünmektedir. Bu konuda yapılmış önemli bir çalışmanın özetini sizlerle paylaşmak istiyorum.

İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümünce, “Türkiye’de nüfus ve çeşitli sektörlerin deprem riskinin incelenmesi” isimli bir rapor hazırlandı. Rapor, Türkiye’nin içinde bulunduğu riski rakamlarla ortaya koymaktadır.

Rapor, Türkiye’nin 71 milyon 517 bin 100 olan nüfusunun yüzde 45’inin birinci, yüzde 26,6’sının ikinci, yüzde 14,6’sının üçüncü, yüzde 12,3’ünün dördüncü ve yüzde 1,5’inin beşinci derece deprem bölgesinde yaşadığını ifade etmektedir. Yani nüfusumuzun en az %70’i ağır risk altındadır.

İstanbul’da olası bir depremde can kaybının Türkiye’deki toplam hekim sayısından fazla olacağı, olası yaralı sayısının ise 100 bin kişiyi geçebileceği ifade edilen raporda, ”Bir deprem durumunda sağlık merkezi ve personelinin yetersizliği kendini en ağır şekilde hissettirir. Acil müdahalenin en gerekli olduğu bu tip durumlarda yetersizliklerden dolayı kurtarılabilecek hayatların kayıplara dönüşebileceği gerçeği önümüzde durmaktadır” ifadeleri dikkat çekmektedir.

Raporda, havaalanlarının, olası deprem ve çeşitli afetler durumunda özellikle deniz çıkışı olmayan ve karayolu bağlantıları kesilen bölgelerde yurt içinden ve dışından gelecek personel, tıbbi malzeme, beslenme ve çeşitli alanlarda yardım sağlayabilecek kritik değere sahip merkezler olduğu vurgulandı. Türkiye’de 47 ilde bulunan 66 havaalanının da incelendiği raporda, havaalanlarından 27’sinin (yüzde 40,9) birinci, 23’ünün ikinci, 9’unun üçüncü ve 7’sinin dördüncü derece deprem bölgesinde olduğuna, beşinci derece deprem bölgesinde ise havaalanı bulunmadığına işaret edildi.

Raporda daha önce köşemde ifade ettiğim birçok konu mercek altına alınmış. Görülüyor ki ülke ve millet geleceği ile ilgili alınan kararlarda depremi çokta önemsemiyoruz.

Üzerinde dikkatle düşünmenizi arzu ettiğim son bir cümleyi sizinle paylaşacağım. Bugüne kadar yaklaşık 50 bin vatan evladı terörden hayatını kaybetmiştir, son 30 yılda ise resmi rakamlara göre yaklaşık 25 bin, tahminlere göre yaklaşık 40 bin vatandaşımız depremden kaynaklı hayatını kaybetmiştir. Depremi dikkate almak gerekmez mi?