Kentsel dönüşümden, depremler sırasındaki yapısal yetersizlikten ve yapı denetiminden bahsediyoruz, önemsiyoruz ve çok önemli adımlar atmaya çalışıyoruz. Ancak teknik anlamda gözden kaçırılan olmazsa olmaz konular olduğu kanaatindeyim.

Bu aralar, depreme dayanıklı yapı üretme konusundaki tüm dikkatimizi, imalat aşamasına vermiş durumdayız. Evet, bir yapı projesine uygun yapıldığı oran kadar değerlidir ve sağlamdır. Peki, projeler ne kadar sağlıklı yapılıyor, ne kadar sağlıklı kontrol ediliyor.

Bugünlerde çok sık duymaya başladığım şu cümle rahatsızlığımın nedenidir ve rahatsızlığımızın nedeni olmalıdır: “Projeyi bilgisayara girdim ve kurtardı, hesap raporlarında hata vermedi”.

Bu cümle ağzından çıkan kişi inşaat mühendisi olmamalıdır. Bilgisayar programları, mühendise yardımcı olması ve yapılacak işlem hatalarının minimize edilmesi için vardırlar yani bize hizmet ederler. Anlaşılan o ki, bu programların kölesi olmuş veya olmaya çalışan bir grup ile maalesef karşı karşıyayız.

İkinci bir grup ise mimari projelerden dolayı statik hatalar yapıldığını ifade ediyorlar. Ne inşaat mühendisi mimarın, ne de mimar inşaat mühendisinin kölesi değildir. Mimar bir proje gönderip, “bu kesin projedir, sen inşaat mühendisisin hesapla”, diyemez. Mimaride statik açıdan sakıncalı noktalar var ise bu sıkıntılar ortak çalışmalarla yani mimari projedeki değişikliklerle giderilmelidir.

Gerek bilgisayar programının mutlak bilge kabul edilmesi gerekse mimari projenin değiştirilemez kabul edilmesi, akla, mantığa, tekniğe ve hatta insanlığa uygun değildir.

Bu ifade ettiklerim sadece şahsımın düşüncesi değildir. Üç farklı betonarme hocasının görüşlerini sizlerle kendi sözleriyle paylaşmak istiyorum:

  • Betonarme teorisi henüz “tam ve kusursuz” değildir. Hesap yöntemlerinin temelini oluşturan varsayımlar ne kadar gerçekçi olursa olsun, bu yöntemler, kesin değildir yaklaşıktır. Çünkü bu yöntemlerde, betonarmenin koşullara göre değişen karmaşık davranışı idealleştirilerek ele alınır. Karmaşık davranışı çözümleyebilmek ve somut olarak anlayabilmek için benzeşimler yapılır. Davranış, soyut mekanik modellerden yararlanılarak açıklanmaya çalışılır. Ayrıca bazı durumlar, genellikle etkileri az olduğu için, hesaba katılmaz-ama bunlar vardır. Bu yüzden, betonarmenin gerçek davranışını yansıtan tablo, hiçbir zaman “tam ve kesin” olarak çizilemez. (GÜNDÜZ, A., Betonarme, Taşıma Gücüne Göre Hesap, İstanbul, 1980” den alınmıştır.)
  • Statik, Mukavemet, Yapı Statiği, Betonarme, v.b. konuları okuyan öğrenci, bütün bu bilgileri belirli bir amaca yönelik olarak biraraya getirme gayreti içindedir, bu gayreti doğru ve anlamlı yapabilme becerisini bir kitapta aramaktadır. Öğrencinin gerçekte istediği “tecrübe” nin öğretilmesidir. Ancak, tecrübeyi öğretmek mümkün değildir, tecrübe ancak yaşanarak elde edilebilir. Mühendislik faaliyetleri içinde yaşamak ve proje yapmak “hata” yapmak demektir. Hata yapmayan mühendis tecrübe de kazanamaz. Doğal olarak bu iddia, hata yapan ancak, hatasını gören ve bunu düzelterek doğrusunu bulan mühendis için geçerlidir. Oysa, çok az proje mühendisi dizayn ettiği yapıyı, işletmeye açıldıktan sonra ve zaman zaman, gidip ziyaret etmektedir. Böylece proje mühendisi, proje esnasında yaptığı hataları hemen hiç görmemekte ve gerekli dersi de alamamaktadır. (ATIMTAY, E., Betonarme Sistemlerin Tasarımı, Ortadoğu Teknik yayını, Ankara 2000” den alınmıştır.)
  • “Analizden sayısal sonuçlar elde edilir. Cahil mühendisler yapılan varsayımları unutarak çıkan sayıları gerçek sanıp bunların problemin çözümü olduğuna inanırlar. (Hardy Cross, Amerikalı Mühendis, yapı statiğinden bilinen ünlü CROSS metodunun üstadı)

 

Elazığ da prestij yapısı diyebileceğimiz son 10 yılda yapılmış birçok binanın mimarı ve mühendisi sınıfta kalmıştır. Mesleğini en iyi şekilde icra etmeye çalışan birçok teknik insanımız var elbette. Ama maalesef olumsuz örnek sayısının da çok çok olduğunu ifade etmek gerekiyor.

Ne olacak, nasıl düzelteceğiz? Öncelikle kamu kuruluşlarında projeden çok iyi anlayan teknik elemanlar yetiştirilmelidir. Belediye, il özel idare ve çevre şehircilik müdürlüğü bu kurumların başını çekmektedir. Umarım bu yazımdan bir aklı kıt çıkıp, bu kurumlardaki mühendisler bir şey bilmiyor mu? Gibi bir sonuç çıkarmaz. Çok değerli meslektaşlarımız var ama sayıları kesinlikle yetersiz. Bu sayının artırılması şart, şart, şart.

Elazığ da çok uzun süredir mesleki anlamda bir etkinlik düzenlenmemektedir. Örneğin, çevre ve şehircilik il müdürlüğü ilgili kurumlardan da destek alarak, yapı denetim firmaları ile bir çalıştay yapabilir. Neden mi? Ruhsatı olmadan başlayan inşaatların önüne geçelim diye, neden mi? Buraya çok neden yazarım da şöyle özetleyeyim: iyi işler yapılsın diye.

Elazığ Belediyesi yine ilgili kurumlardan da destek alarak, proje hazırlanması ile ilgili bir çalıştay düzenleyebilir. Üstelik bu çalıştaya inşaat mühendislerinin yanında mimarlarında katılımı sağlanmalıdır.

 

Bildiğini bilenin, arkasından gidiniz.

Bildiğini bilmeyeni, uyandırınız.

Bilmediğini bilene, öğretiniz.

Bilmediğini bilmeyenlerden, kaçınız. (KONFÜÇYÜS)

 

Bilmediğini bilmeyenler ve bile bile hata yapanlar bizden kaçacaklar ve biz onları yakalayıp doğrusunu yaptırmaya çalışacağız. Gücümüz ne kadar yeter bilemeyiz ancak tarafımız belli olsun. (Hz. İbrahim A.S.’ın ateşine su götüren karınca misali…)

Bina yaparken veya başka işler yaparken, baştan ne kadar iyi tasarlanırsa sonuçları o kadar verimli olur. İyi bir proje tasarlanmadan, deprem dayanımı yüksek yapılar inşa etmek mümkün değildir.

**Dünya Mimarlık Günü dolayısıyla bütün mimarlarımızı tebrik eder, memleketimize hayırlı görevlerde bulunmalarını dilerim.**