22 Aralık 1939 Erzincan Depremi (Ölü sayısı: 32.000+)

20 Aralık 1942 Niksar Depremi (Ölü sayısı: 3.000+)

1 Şubat 1944 Bolu Depremi (Ölü Sayısı: 4.000+)

19 Ağustos 1966 Varto Depremi (Ölü Sayısı: 2.000+)

28 Mart 1970 Gediz Depremi (Ölü Sayısı: 1.000+)

6 Eylül 1975 Lice Depremi (Ölü Sayısı: 2.000+)

24 Kasım 1976 Çaldıran-Muradiye Depremi (Ölü Sayısı: 3.000+)

30 Ekim 1980 Erzurum Depremi (Ölü Sayısı: 1.000+)

17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi (Ölü Sayısı: 17.000+)

1 Mayıs 2003 Bingöl Depremi (Ölü Sayısı: 200+)

8 Mart 2010 Başyurt-Karakoçan Depremi (Ölü Sayısı: 40+)

23 Ekim 2011 Van-Erciş Depremi (Ölü Sayısı: 600+)

 

Bu rakamları yazınca insanın kelimelerle anlatacak bir şeyi kalmıyor sanki. Cumhuriyet tarihi boyunca neredeyse terör belasından şehit olan vatandaşlarımızın üç katı kadar insanımız depremden dolayı hayatını kaybetmiştir.

Tembellik, ataletsizlik, menfaati yoksa kılını kıpırdatmama, sorumsuzluk, vurdumduymazlık, unutkanlık genlerimize işledi sanki. Üç gün terör dursa terörü unutur, tedbiri elden bırakır olduk. Evimiz başımıza yıkıldığında depremi hatırladık ama üç gün sonra onu da unuttuk. “Nasıl olmazsa geldi geçti, aceleye gerek yok, kim bilir bir daha ne zaman deprem olur”, tavrımızı yıllar boyu değiştirmedik.

Peki bu tavırla ne kazandık: Borç, ölün, gözyaşı, ne kaybettik: Yüz binlerce insanımızı, evlerimizi, belki geleceğimizi…

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar hafta sonu kentsel dönüşüm ile ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu. “Çok ses getirecek bir başlangıç yapacağız. Ekim ayında start veriyoruz. Türkiye’nin 30 ya da 40 değişik yerinde aynı anda yıkım başlatacağız’ diyen Bayraktar, hızla birkaç ili de sıraladı: ‘İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli, Sakarya, Konya, Bolu, Van.”

Elazığ bu iller arasında var mı, bilemiyorum ancak yerelde kayda değer bir çalışma göremiyorum. Kentsel dönüşüm tabirini herkes çok seviyor ve kullanıyor. Ancak iş icraata gelince kentsel dönüşüm oluyor bir ateş topu ve elden ele dolaşıyor. Kimsenin başlangıç yapmaya niyeti yok gibi.

Doğrusu bu çalışmalarda top yerel yönetimlerdedir. Buralar organizasyon ve icraat mercileridir. Bunu söyleyince insanlar sadece Elazığ Belediyesini algılıyor. Ben merkez, ilçe ve belde belediyelerinin tamamını kastediyorum. Palu, Karakoçan, Arıcak, Maden, Sivrice ve bu yöredeki beldeler, Elazığ Merkez kadar hatta daha fazla deprem riski altındadır. Ancak elbette dikkatler nüfus yoğunluğunun fazla olduğu bölgelerde yoğunlaşmaktadır.

Elazığ’ı seviyorum diyenlerin sevgisinden şüphemiz yok ancak sevmek çalışmakla, sevmek korumakla, sevmek geliştirmekle, sevmek birlikte hareket etmekle (…) olur. Yerel tabirimizle ifade edecek olursak, “Kuru kuruya gadan alam” demekle olmaz.

Bu konuda daha çok konuşacağız gibi görünüyor. Bu problemlerin yanında her gün aldığımız şehit haberleri içimizi kanatıyor. Bizler için canlarını siper eden vatan evlatlarının mekânı inşallah cennettir. Şehit ailelerinin acısı acımızdır. Türk Milleti, şehitlerine ve o yiğitleri yetiştiren ailelerine minnettardır.

Dün, lanetli terör örgütünün, hain pususunda şehit olan hemşehrimiz, kardeşimiz Fatih Celayir’e ve tüm şehitlerimize Yüce Mevla’dan rahmet, ailelerine, sevdiklerine ve Türk Milletine sabırlar diliyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti genç bir devlettir ancak köklü bir devlet geleneğine sahiptir. Devletimiz katillere, iş birlikçilerine ve organizatörlerine bu insanlık dışı ve nankör davranışlarının hesabını soracaktır. Bize düşen sabırla, dua ile gayret ile devletimizin yanında olmaktır. Türk’e kefen biçmeye çalışan gafillerin sonunun daha öncekiler gibi korkunç olacağına olan inancımız tamdır.